İnsan hayatı ile kumar oynanıyor

İnsan hayatı ile kumar oynanıyor
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Kayseri Temsilci Yardımcısı Halil Ceylan, Türkiye’deki deprem gerçeğinin unutulmaması gerektiğini belirtti. Ceylan,

 yapılan deprem şuralarında belli kişi ve gruplara çıkar sağlama adına tüm bilimsel gerçeklerin üzerinin çizildiğini savundu. Ceylan, ayrıca öldürenin deprem değil, bilim ve tekniği yok sayan anlayış olduğunu anlatarak, “Depremde can ve mal kayıplarını kadere bağlamak, her afetten sonra günü kurtarmak için yapılan açıklamalar insan hayatı ile kumar oynamanın örneğidir. Ne yazık ki, kamusal alanlar sermayeye teslime diliyor. Kamu ve halka ait araziler, ormanlar kentsel dönüşüm adı altında yağmalanıyor. Kent merkezleri rant projelerine ayrıldı. Kentlerin demografik yapıları bozuluyor. Doğal çevreye dair ne varsa yok ediliyor” ifadelerini kullandı.

 Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Kayseri Temsilci Yardımcısı Halil Ceylan, 17 Ağustos depreminin yıldönümü öncesinde basın toplantısı düzenleyerek, deprem konusuna dikkat çekti.

Depremin ülkenin bir gerçeği olduğunu belirten Ceylan, “17 Ağustos 1999’da yaşanan ve binlerce insanın ölümü, yaralanması ile sonuçlanan ülke tarihimizin en büyük ve sonuçları itibariyle de en büyük depremi  olan Gölcük merkezli depremin ardından 18 yıl geçti. Deprem toplanma merkezleri imara, üzerinde yapı bile bulunmayan alanlar afet riski alan ilan edilerek yapılaşmaya açılmaya devam edilecek.

Oysa Çanakkale, Manisa, Adıyaman, İzmir ve son olarak da Muğla ilimiz ve ilçeleri yakın zamanda deprem gerçeğini yaşayarak gördü.

Deprem ülkemizin bir gerçeğidir. Yüzde 66’sı birinci ve ikinci derece olmak üzere ülke topraklarımızın yüzde 92’si, ülke nüfusumuzun yüzde 70’i, büyük sanayi tesislerimizin yüzde 75’i deprem tehlikesi altındadır” dedi.

Kuzey Anadolu fay hattının en tehlikeli fay hattı olduğunu kaydeden Ceylan, “Bu fayın her hangi bir yerinde oluşan deprem başka bir yeri depremle karşı karşıya bırakmaktadır. Bu faya bakıldığında 250 yıllık dönemlere denk gelen 7 üzerindeki depremler olduğu görülmektedir” şeklinde konuştu.

“DOĞAL ÇEVREYE DAİR NE VARSA YOK EDİLİYOR”

 “Deprem değil uygunsuz konut öldürür” tanımlamasının doğru olduğunu fakat eksik bir tanımlama olduğunu dile getiren Ceylan, “Öldüren deprem değil, bilim ve tekniği yok sayan, günübirlik çıkar odaklı ve ranta dayalı bozuk yapı üretim süreci olduğu gerçeği görülmelidir. Depremde can ve mal kayıplarını kadere bağlamak, her afetten sonra günü kurtarmak için yapılan açıklamalar ve çalışmalar deprem gerçeğini anlamanın ötesinde insan hayatı ile kumar oynamanın örnekleri olarak değerlendirilmelidir.  

17 Ağustos sonrası Bayındırlık ve İskan Bakanlığı bugünkü adıyla Çevre Bakanlığı  ‘Deprem ve Kentleşme Şurası’ düzenlendi. Bilim adamlarınca tartışmalar yapıldı. Sağlıklı yapılaşma ve kentleşme konusunda önemli bilgiler ortaya konuldu. Ne yazık ki bu bilgiler, kitaplar raflara kaldırıldı. Belli kişi ve gruplara çıkar sağlama adına tüm bilimsel gerçeklerin üzerinin çizildi. Depreme, su taşkınlarına ve sele teslim edilen kentler yaratıldı. Rant, talan ve emek sömürüsüne dayalı bir tablo ortaya çıkmıştır. Kentsel Dönüşüm Yasası yık-yap anlayışı ile yeni sorun yumakları oluşturuyor. Kamusal alanlar sermayeye teslime diliyor. Kamu ve halka ait araziler, ormanlar kentsel dönüşüm adı altında yağmalanıyor. Kent merkezleri rant projelerine ayrıldı. Kentlerin demografik yapıları bozuluyor. Doğal çevreye dair ne varsa yok ediliyor. Riskli alan, riskli yapı belirlenmesindeki adaletsizlik, keyfilik ve hukuksuzluklar mağduriyetler ve hak kayıplarına neden oluyor. Ortaya çıkan tabloda insana, tarihe, doğal çevreye dair ne varsa yok ediliyor. Gereklilikler yerine getirilmiyor. Bilim ve teknik yok sayılıyor, ticari kaygı öne geçiyor. Yapılaşma yerine kişi ve grupların çıkarlarına göre yapılaşma anlayışı kentleri yaşanılmaz hale getiriyor” diye konuştu.

Haber: Cafer ZENGİN