HEKİMLER, HASTALARLA KARŞI KARŞIYA BIRAKILIYOR

HEKİMLER, HASTALARLA KARŞI KARŞIYA BIRAKILIYOR
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

KAYSERİ Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Per, “Nüfusumuzun her 100 kişisinden 120’si acil servise başvurma noktasına getirilmiştir.” dedi. Per, ayrıca acil servislerde hekimlerin şiddete maruz kalma endişesi içerisinde görev yaptıklarını dile getirerek, “ Bu, hekimlerde ‘tükenmişlik sendromu’na yol açıyor.”  diye konuştu.

 Hekimliğin uzun ve son derece meşakkatli bir eğitimin sonunda elde edilen ve olağanüstü özveri gerektiren bir sanat olduğunu ifade eden Kayseri Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Per, hekimlerin karşılıksız mecburi hizmet yükümlülüğü altında ezildiğini savundu.

Per, “Hekimler daima vatanın her köşesinde sağlık hizmeti vermeye hazırdır.  Ancak hekimin sabrını denercesine bu denli yoğun ve adaletsiz uygulamalar, hekimlerin yaşamını ve aile düzenini alt üst etmektedir. Her hekim Tıp Fakültesini, uzmanlık eğitimini ve yan dal eğitimini bitirdiğinde diplomasını alabilmelidir. Son olarak da TUS’u kazanmış olsanız bile mecburi hizmet bitmeden görev yerinizden ayrılamazsınız gibi ağır ve haksız planlamalar yapılmaktadır.” diye konuştu.

“HEKİMLİK İMAJI HER GEÇEN GÜN ZEDELENİYOR, ÖRSELENİYOR, EROZYONA UĞRUYOR”

 

“Hekim imajı zedeleniyor, sistemin günah keçisi hekimler olarak gösteriliyor” ifadelerini de kullanan Per, şunları söyledi: “Ne yazık ki ülkemizde hekimlik imajı her geçen gün zedeleniyor, örseleniyor, erozyona uğruyor ve hekimler hiç de hak etmedikleri olumsuzluklara maruz kalıyorlar. Ülkemizde, hekimden kaynaklansın kaynaklanmasın sağlıkla ilgili her aksaklığın hasta nezdinde muhatabı hekimler olmuştur. Hekim, kendisini de mağdur eden her yeni uygulama için her zaman hasta ile karşı karşıya bırakılmaktadır. Hasta haklı olarak sadece hekimi tanıyor ve her hesabı ondan soruyor. Oysaki toplumdaki olumsuz hekim imajının ağırlıklı olan nedeni, hekimlerin kendisinden ziyade geçmişten günümüze siyasi iradelerin hekimlik ve sağlıkla ilgili tasarruflarıdır.

 Hekimlerin özlük haklarında yetersizliklerin olduğunu ve giderilmesi gerektiğini belirten Per, “Hem Sayın Cumhurbaşkanı hem de sayın  Başbakan tarafından her fırsatta dile getirilen yıpranma payı ile ilgili sözler henüz gerçekleştirilmemiştir.” diye konuştu.

“TIP EĞİTİMİNDE KALİTE GİTTİKÇE DÜŞÜYOR”

Tıp eğitiminde kalitenin gittikçe düştüğünü öne süren Başkan Per,  şöyle konutu: “Politik kaygılarla sevk zincirinin kaldırılması nedeniyle, asli görevi eğitim ve araştırma yapmak olan Tıp Fakültesi hastaneleri, sadece tedavi hizmetleri veren kurumlar haline getirildi. Aynı zamanda Tıp Fakültesi öğretim üyelerinin gelirleri sadece tedavi hizmetlerine yaptıkları katkıya endekslenmiş durumda. Bu nedenlerle Tıp Fakültelerinde eğitim ve araştırma faaliyetleri aksıyor, eğitimin kalitesi düşüyor. Bir yandan aile hekimliği ülkemizde yaygınlaştırılmaya çalışılırken, bir yandan siyasi bir kararla aile hekimliğinin temeli olan sevk zinciri kaldırılıyor. Bu hem tedavi maliyetlerini artırarak ülke ekonomisine hem de aile hekimliğinin işlevselliğine zarar veriyor. Yeni açılan Tıp Fakülteleri sağlık hizmetlerinde kalite sorununu getirir. Her ile açtığınız ya da açmayı hedeflediğiniz tıp fakültelerinden yetersiz akademik kadro ve fiziki şartlarla iyi hekim ve uzman hekim yetiştirme imkânınız yoktur. Vaat ettiğiniz tıp eğitimini hakkıyla veremediğiniz gençlerimize altı yılın sonunda “Tıp Doktoru Diploması” vererek onların hekim olmalarını sağlayamazsınız.”

“HEKİMLERDE ‘TÜKENMİŞLİK SENDROMU’NA YOL AÇIYOR”

Hekime yönelik şiddetinde gündemdeki yerini koruduğunu kaydeden Per, “Son yıllarda hekimlere yönelik şiddet olayları ürkütücü boyutlara ulaştı. Sağlık sistemindeki aksaklıkların ve planlama hatalarının sorumlusu olarak hekimlerin gösterilmesi, hekimlere yönelik şiddet olaylarını artırıyor. Yetkililerin hekim karşıtı beyanatları ve hekim karşıtı yayınlar hekim-hasta ilişkisini olumsuz etkiliyor. Özellikle de acil servislerde hekimler şiddete maruz kalma endişesi içerisinde görev yapıyor. Bu, hekimlerde ‘tükenmişlik sendromu’na yol açıyor. Şiddete uğrayan birçok meslektaşımız sonuç alınamayacağı düşüncesiyle ya da sosyal endişelerle yasal yollara başvurmuyor. Hekimler ve sağlık üzerinden yapılan siyasetin bedelini de vatandaşlarımız ödüyor.” dedi.

 “SOSYAL DEVLET TÜM VATANDAŞLARININ SAĞLIK GİDERLERİNİ ÜCRETSİZ VE SONUNA KADAR ÖDEMELİDİR”

Aile Hekimliği ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın hekimlerin desteği ve özverili gayreti sağlanmadan gerçekleştirilemeyeceğini ifade eden Per, “Üniversite hastanelerinin Maliye ve SGK’nın ağır baskısı altında hizmet vermeleri gittikçe zorlaşıyor. Hasta başı ödeme uygulaması, ne kadar hizmet o kadar performans, hasta mı öğrenci mi? Sorusuna önce hasta yaklaşımı ile üniversitelerde hizmet vermek gittikçe zorlaşmaktadır. Üniversitelerin aslı görevi hekim yetiştirmek iken performans cenderesinde ezilen öğretim üyeleri üniversiteleri terk etmektedir. Ekonomik altyapısı en güçlü olan üniversite hastaneleri bile batma tehlikesiyle karşı karşıyayken yarın problemli ve ağır hastalara bakacak merkezler bulunamayacaktır.  Devletin SGK’lı hastalar için ödediği primler halen 2008 yılından beri arttırılmıyor. Artan maliyetler vatandaşın üzerine katkı payı olarak ekleniyor. Özelleştirmenin ilk başladığında vatandaşın üzerinden kazanç olmayacak denilirken % 30 katkı paylarına olmaz böyle şey diyenler % 200 katkı payını normal görmüşlerdir. Hekimler, hastalarla karşı karşıya bırakılıyor. Halbuki sosyal devlet tüm vatandaşlarının sağlık giderlerini ücretsiz ve sonuna kadar ödemelidir.”

“BURASI DENİZİN BİTTİĞİ YER OLUP, BİLHASSA ACİLDE ÇALIŞAN HEKİMLERE ZULMETME ALANI OLARAK DA GÖRÜLMEKTEDİR”

Sağlık Bilimleri Üniversitesi kurulurken, Eğitim ve Araştırma Hastanelerinde çalışan eğitim görevlisi ve ayrıca Doçent, Profesör unvanlı uzman kadrosunda çalışan doktorların özlük haklarının iyileştirilmesinde adil olunması gerektiğini de söyleyen Prof. Dr. Per, “Ayrıca ülke nüfusumuzun her 100 kişisinden 120’si acil servise başvurma noktasına getirilmiştir. Bu rakam Japonya’da 19 iken Tayvan’da 30, Hollanda’da 12 ve Yunanistan’da 44 civarında seyretmektedir. Acil hasta ve acil servis kavramları o kadar istismar edilmiştir ki gelinen noktada acil tıbbi bakıma ihtiyacı olan vakalar gözden kaçabilmekte ve asıl ihtiyaç sahipleri mağdur olabilmektedirler. Burası denizin bittiği yer olup, bilhassa acilde çalışan hekimlere zulmetme alanı olarak da görülmektedir. Çoğu bilmeden acil servis istismarına neden olan kadirşinas vatandaşımıza acil hasta ve acil servis kavramları doğru bir şekilde anlatıldığında ve uygulandığında, bir başka arkadaşının, kardeşinin hakkını koruyacağı, hak yemeyeceğini ve rasyonel davranacağını günlük pratiğimizde sıklıkla görmekteyiz. Yine bu noktada SABİM tarafından yapılan anlık telefon uygulamaları ile acil serviste acil olmayan işlerin yaptırılmaya çalışılması da sanki hastaya bir hak ve hukuk teslimi gibi zannedilebilmektedir. Sorumluların acil hastaların hak ettiği yeterli seviyede acil tıbbi bakımı görebilmeleri konusunda mesuliyet hissetmeleri önem arz etmektedir. Hükümetin ve Türk Tabipler Birliği Merkez konseyi arasına sıkışmış kalmış Hekimlerimizin ve Halkımızın haklı mücadelesinin her zaman yanında olacağız.”

Haber: Cafer ZENGİN