Alimler şehri Kayseri'nin yetiştirdiği büyük alim: Hacı Zühdü Efendi

Makarr-ı Ulema olarak anılan Kayseri şehrinin yetiştirdiği büyük âlimlerden biri olan Hacı Zühdü Efendi'nin ölümüyle iki bin hadis de toprağa gömülmüştür. Detaylar Kayseri Olay Gazetesi olarak hazırlanan Kayseri haber bültenimizde...

Alimler şehri Kayseri'nin yetiştirdiği büyük alim: Hacı Zühdü Efendi
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Makarr-ı Ulema olarak anılan Kayseri şehrinin yetiştirdiği büyük âlimlerden biri olan Hacı Zühdü Efendi'nin ölümüyle iki bin hadisi toprağa gömülmüştür. Hacı Zühdü Efendi'nin hayatını Şehir ve Düşünce dergisindeki Dr. Ahmet Özvarinli’nin çalışmasını dunyabizim sitesindeki yayımı sizin için hazırladık.

 Hacı Zühdü Efendi 1860 yılında Kayseri’nin Deliklitaş Mahallesi’nde doğdu.1945 yılında Kayseri’de öldü. Lülecizadelerden olup baba adı Hüseyin, anne adı Emine’dir. Mahalle mektebinde okuduktan sonra medrese tahsilini Damad Emin Efendi, Hacı Kasım Efendi (Kızıklı) ve Hacı Hafız (Küçük Hafız) Efendilerin yanında yaptı. Nüfus kayıtlarından, 1910 yılında kaydını Camikebir Mahallesi’ne naklettiği anlaşılmaktadır. Soyadı kanunundan sonra “Sayram” soyadını aldı. Hacı Torun Efendi‘nin kızını aldığı için meşhur olan Damad Emin Efendi’nin damadı oldu. Kardeşi Hacı Mustafa Efendi’nin de (Ö 1932) Yahyalı’da müderris olması, ailenin ilimle olan ilgisini göstermektedir.

İlm-i hadis ve ilm-i tefsir okumak niyetiyle Trablusgarb’a kadar giderek oradaki büyük Arap ulemasından ilm-i hadis ve ilm-i tefsir okumuş ve bu tahsillerine çok önem vermiş hatta Kayseri’deki yakınlarından kendisine gelen mektupları dahi okumaya vakit bulamamıştır. Üzerinde oturmuş olduğu seccadesi altında biriktirip memleketine geri getirmiştir. Ancak 4 seneye yakın bir zamandan sonra arkadaşı Rauf’la birlikte memleketine tam bir muhaddis olarak dönmüşlerdir. Kuvvetli zekâsı sayesinde iki bin Buhari hadisini hıfzetmekte olduklarını defalarca Cami-i Kebir kürsüsünde vaaz ettiği esnada hazır bulunan cemaate söylemişlerdir. Kendisi Kayseri’ye geldikten sonra arzu eden talebelere Daru’l-Hilafe’de ilm-i hadis ve ilm-i tefsir okutmuşlar, birçok hoca efendilere ders vermişler ise de ekseri vakitlerini vaaz ve nasihat etmekle geçirmişlerdir.

Hicaz’a hac farizasını yerine getirmek için gittiklerinde Beytullah’ı görünce Allah-u Teâla hazretlerine özellikle şu üç dilekte bulunduklarını rivayet ederler: Birinci istek “Ya Rabb, benim yaşımı 80’e tamamla”; ikincisi “Ya Rabb, bana bahşetmiş olduğun şu ilmimden insanlara senin ahkâmını tebliğ için izin ver, hakikatleri olduğu gibi çekinmeden söyleyeyim”; üçüncüsü “Ya Rabb bana ömrümün sonunda son nefeste hüsnü hatime nasip eyle” diye dua ve niyazda bulunmuşlardır. Hacı Zühdü Efendi’nin 80 yaşına ulaşmak istemesinin sebebi bir kudsî hadiste “80 yaşına giren mümin kulumdan sual sormaya hayâ ederim” şeklinde vârid olan ilâhi müjde olsa gerektir. Cenab-ı Hak hakikaten bu âlim ve fâzılın Kâbe’de yapılan dualarını kabul buyurmuşlardır. Senelerce halka vaaz ve nasihatte bulunarak hiçbir hakikati söylemekten çekinmezler, bilhassa tesettür hakkındaki ayet ve hadisleri olduğu gibi anlatırlardı.

Mahir İz anlatıyor: “Memleketinden ayrılmış ve tahsil için dolaşmış zatların hususiyetleri derhal göze çarpardı. Ben gençliğimde Ankara’da Kurşunlu Cami’de rast geldiğim bir Ramazan vaizinde çok farklı bir sohbet görmüştüm. Her gün ikindiden sonra dersine devam eder notlar alırdım. Ankara kadısı olan babam bir gün kendisini iftara davet etmişti. O sayede kendisini tanıma fırsatı buldum. Memleketi Kayseri, adı Hoca Zühdü Efendi, memleketinde icazet aldıktan sonra Trablusgarb’a hadis tahsiline gitmiş, zannederim dört sene kadar kalmış, işte bu ilim seyahati kendisini ilmen ve fikren emsalinden yükseltmiş. Kur’an-ı Kerim’deki her hüküm bildiren ayetin yanı sıra hadis okur, sırası gelince seçme beyitler söyler, va’zına hususi bir çeşni verirdi. O yaşta benim nazar-ı dikkatimi çekmişti. Kendisini tanıdıktan aşağı yukarı elli sene sonra merhum şair Mehmet Akif’i anma etkinlikleri dolayısıyla Kayseri’ye davet edilmiştim. Kayseri Müftüsü Abdullah Edip Efendi’nin davetiyle din görevlilerine yaptığım konuşmada bu özelliğini belirterek ilk kez hocama memleketinde şükranlarımı eda etmek ve kendisini hayırla ya’detmek fırsatını Cenab-ı Hak bana bahşetmiş oldu.”

Konya’nın meşhur vaizlerinden (Merhum) Tahir Büyükkörükçü Hoca’nın Kapu Camii’nde Kayseri vaizlerinin atasözleri ve şiirlerle vaazlarını süslemelerinden övgüyle bahsettiği bu olsa gerek.

Yusuf Eken Hoca’nın anlattığı bir olay

Hacı Zühdü Efendi Kayseri’nin sayılı âlimlerindi. İcazet aldıktan sonra Trablusgarb’a hadis tahsili için gitmişti. İki bin hadis-i şerifin ezberinde olduğu söylenir. Bir gün büyük muhaddis Hacı Zühdü Efendi bizim fakirhaneyi şereflendirdi. Sohbet sırasında “Hacı Yusuf, ben ümmi oldum” dedi. Üzgündü. “Estağfirullah efendim” diye cevap verdim. “Maalesef bütün muhazaratım (faydalı bilgiler ezberimdeki hadisler) zihnimden silindi” diye tekrar etti.

Develi Müftüsü Hacı Numan Efendi bir gün Hacı Zühdü Efendi’yi ziyarete gider. Konu “ölüm korkusu” üzerine gelince; “İmansız ölmekten korkuyorum” diyen Müftü Efendi’ye Hacı Zühdü Efendi’nin cevabı “Be mübarek adam, ömrünü ilim uğrunda harcamışsın ne korkuyorsun. İnsan ümit ve korku arasına yaşamalı sözü boşuna söylenmemiş. Mümin hayatı boyunca olduğu gibi ölürken de ümit ve korku arasında bulunmalı. Enes’in (ö. 93/711) rivayetine göre Peygamberimiz ölüm döşeğindeki bir gencin yanına varıp kendini nasıl hissediyorsun diye sorunca genç; ‘Ya Resulullah, Allah’ın rahmetini ümit ediyor, günahlarımdan da korkuyorum.’ diye cevap verir. Bunun üzerine Resulullah ‘Bu iki duygu böyle bir anda bir kulun kalbinde toplanırsa, Allah ona umduğunu verir, korktuğundan emin kılar’ buyurur.”

Hacı Zühdü Efendi “gazi-şehid” olmanın üstünlüğünün tartışıldığı ilmî bir sohbette şehadetin üstünlüğünü savundu. O memur maaşı olmayan âlimlere bağlanan “Müstahıkkın-i İlmiye” tertibinden maaş almaktaydı.

1945 senesinde 9 Şubat Cuma günü 85 yaşında dar-ı bekaya teşrif buyurmuşlardır. Vefatı sırasında binlerce Kayseri halkının elleri üzerinde, öğleden ikindiye kadar devam eden cenaze merasimimde, tam ikindi ezanı okunurken, Seyyid Burhaneddin Türbesi’nin kıble tarafında Kalemkırdı Camisi’nin 50 metre mesafe batısında, açık bulunan kabri şeriflerine, daha önce vefat eden kardeşi Mustafa Efendi’nin (ö. 1932) yanına defnedilmiştir.

Cenaze namazı çok kalabalıktı. Bu onun âlim kişiliği ve halk tarafından çok sevildiğini gösterir. Kayseri Müftüsü Abdullah Develioğlu’nun cenaze namazını kıldırdıktan sonra yaptığı konuşmada “Bugün iki bin hadisi toprağa gömüyoruz. Âlimin ölümü âlemin ölümüdür.” sözü hafızalarda kalmıştır. “Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak Kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp, cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldanma metaından başka bir şey değildir.”
Kab b. Züheyr doğru söylemiştir: “Her annenin dünyaya getirdiği kişi sağlık ve esenlik içinde olsa da bir gün mutlaka kambur tahta bir kutuyla taşınacaktır.” Hacı Zühdü Efendi arkasında salih evlad, faydalı ilim ve sadakayı cariye bırakmıştır.

Hacı Zühdü Efendi’nin vaiz olması nedeniyle, zamanın Diyanet İşleri Başkanı Şerafeddin Yaltkaya (ö. 1947) vefatının ardından bir taziye mesajı göndermiştir. Hâlen Kayseri Kocasinan’a bağlı Mevlana Mahallesi’nde adına “Hacı Zühdü Efendi Sokağı” bulunmaktadır. Vaizler sözlü kültürü önemsediklerinden dolayı bilinen bir eseri yoktur.