Fakülteden Seyrani'nin adını çıkardılar! O isimden tepki: Neden rahatsız oldunuz?

Kayseri'de Erciyes Üniversitesi'ne bağlı olarak Develi ilçesinde 2005 yılında kurulan Seyrani Ziraat Fakültesi'nin adı değiştirildi. Cumhurbaşkanlığı kararıyla fakülteden 'Seyrani' ismi çıkarıldı. Karar Resmi Gazete'de de yayımlandı. Şiirlerinde iki yüzlülük, rüşvet, haksızlık, fakirlik, adalet, bilgisizlik gibi sosyal temaları, dini kötüye kullananları ve yorumlayanları eleştiren Halk Ozanı Aşık Seyrani'nin isminin çıkarılması tepki topladı.

Fakülteden Seyrani'nin adını çıkardılar! O isimden tepki: Neden rahatsız oldunuz?
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Kayseri’de Erciyes Üniversitesi’ne  bağlı olarak  Develi ilçesinde 2005 yılında  kurulan ve eğitim-öğretim çalışmalarına da 2008-2009 Eğitim-Öğretim yılında Ziraat Mühendisliği Programını seçen 39 öğrenci ile başlayan Seyrani Ziraat Fakültesi’nin adı değiştirildi. Cumhurbaşkanı kararıyla fakülteden 'Seyrani' ismi çıkarıldı. Karar Resmi Gazete’de de yayımlandı.

'NEDEN RAHATSIZ OLDUNUZ?'

Bu duruma tepki gösteren Zafer Partisi Kurucusu ve Genel İdare Kurulu Üyesi Avukat İsmail Tanrioven, “Erciyes Üniversitesi’ne bağlı Develi’de bulunan ve yöneticilere yönelik taşlamaları meşhur olan Develili ozan Seyrani’nin adını taşıyan Seyrani Ziraat Fakültesi’nin adı değiştirilerek Ziraat Fakültesi yapılmış. Seyrani’den neden ve kim rahatsız oldu? Kim talep etti? Padişahları eleştiren deyişlerinden mi rahatsız oldular, yoksa Seyrani’nin ‘Ermeni'nin Rum'un yağlı ketesi, Kaypak müslümanı dinden çıkarır.’ deyişinden mi rahatsız oldular?  İlginç bir durum!” ifadelerini kullandı. 

AŞIK SEYRANİ KİMDİR?

Peki şiirlerinde iki yüzlülük, rüşvet, haksızlık, fakirlik, adalet, bilgisizlik gibi sosyal temaları ve dini kötüye kullananlar veya yanlış yorumlayanlar da eleştiren Halk Ozanı Aşık Seyrani kimdir?

Seyrânî (d. 1800 - ö. 1866) Halk Ozanı

Seyrânî, 1800 yılında Kayseri ilinin Everek (Develi) ilçesinin Omza (Camîkebir) Mahallesi'nde doğmuştur. Asıl adı Mehmet'tir.

Seyrânî mahlasını almasıyla ilgili olarak iki görüş ileriye sürülmüştür:

1. Bir gün camide sabah ezanı okunurken, Mehmet de kandil yakmaya çalışmaktadır. Bu sırada pirler Mehmet'e bade içirmişler ve bu olayla o, Seyrânî mahlasını almıştır.
2. Bir gece, imam olan babası hastalanınca oğlunu sabah namazı kıldırmaya gönderir. Namaz sonrası dervişler onu kış mevsiminde Elbiz Bağı'na götürüp, ona üzüm yedirmişlerdir. Mehmet de geriye Seyrânî adını alarak dönmüştür.

Seyrânî'nin çocukluğu, yokluk içerisinde geçmiştir. Ancak medresede öğrenim görmüştür. Aslında Seyrânî'nin 15 yaşma kadar olan dönemi hakkındaki bildiklerimiz, yok denecek kadar azdır. İstanbul'a geldikten sonra Köprülü Medresesi'ne devam ettiği de rivayetler arasındadır. 30-40 yaşlarında İstanbul'a gider. Semaî kahvelerinde çeşitli âşık fasıllarına katılır ve muamma çözer. Saraya karşı kullandığı dilden ötürü İstanbul'dan kaçmak zorunda kalır. İstanbul'dan Develi'ye dönen Seyrânî, bir süre sonra Halep'e gitmiştir. Ancak buraya ne zaman, nasıl ve niçin gittiği hakkında elimizde herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.


Seyrânî hem hece, hem de aruz vezniyle şiirler söylemiştir. Bugün elimizde bulunan 650 kadar şiirinden 500'ü hece vezniyledir. Hece ile yazmış olduğu şiirlerinde dili oldukça durudur.

Şiirlerinde yaşadığı coğrafyanın dil özelliklerini de bulabiliriz. "Büvelek, çalkanmak, çamçırak, bozulamak, bitek, cücük, çatlımçanak, çeç, çember, çerez, çorlu, çökelek, değirmi, döleşmek, evmek, esvap, gevmek, hödük, helke, kirmen, natır, puhağı, pece, süsmek, şelek, üleşmek, ugru, yorgalama, yunmak"   gibi kavramlar onun şiirlerinde karşılaştığımız Kayseri ve Develi ağzının örnekleridir.

Hece vezniyle olan şiirlerinin büyük bir kısmı nazım tekniği açısından başarılıdır. Aruzla yazmış olduğu şiirlerinde daha çok gazel, divan, müstezad, kalenderi, şarkı, terci-i bend ve terkib-i bend nazım şekillerini kullanmıştır. Bu tarz şiirlerde dili ağırdır.

Seyrânî'nin şiirlerinde bazı edebî sanatların güzel örneklerine de rastlanır. Cinas, Seyrânî'nin şiirlerinde önemli bir yer tutmaktadır. Seyrânî, şiirlerinde atasözleri ve deyimleri ustalıkla kullanmıştır. Bu özellik, onun dile olan hâkimiyetini göstermesi bakımından önemlidir. Seyrânî halk şiirinin pek çok türünde şiirler yazmıştır / söylemiştir. Bunlar arasında ilk sırayı taşlamalar alır. Onun taşlamaları ferdî boyutta değil, toplumsaldır.
Şiirlerinde iki yüzlülük, rüşvet, haksızlık, fakirlik, adalet, bilgisizlik gibi sosyal temaları da işlemiştir. Yaşadığı dönemde bozulan hak ve adalet dağıtan müesseseleri konu edinen şiirler yazmıştır. Ülkedeki başıbozukluğun sebebinin yöneticiler olduğunu, pek çok şiirinde dile getirmiştir. Şiirlerinde dini kötüye kullananlar veya yanlış yorumlayanlar da eleştirilmiştir. Seyrânî'nin şiirlerinde teknik ve modern unsurlar da yerini almıştır. Telgraf ve vapur gibi kavramlar onun şiirlerine girmiştir. Böylece âşığın batıdaki gelişmelerden haberdar olduğunu tespit edebiliyoruz.

Seyrânî şiirlerinde kendisine yardım eden şahsiyetleri de işlemiştir. Bu özellik, Seyrânî'nin vefa duygusunu göstermesi bakımından son derece önemlidir. Pek çok kaynakta Seyrânî'nin Bektaşî, Nakşibendî ve Kadirî tarikatlerine mensup olduğuna dair bilgiler yer almaktadır. Ancak onu tarikat ehli olmaktan ziyade, dindar bir kişilik olarak değerlendirmekte yarar vardır. Seyrânî'nin yetişmesinde Fuzulî, Yunus Emre, Karaca Oğlan, Aşık Ömer ve Gevheri'nin etkisi büyüktür.

Seyrani, 19. yüzyıl halk edebiyatımızın şüphesiz en değerli örneklerinden birisi olarak diğer halk ozanlarını da etkilemeyi başarmıştır. Kendisi hakkında yapılan araştırma ve incelemeler son yıllarda çoğalmıştır. Eserlerinden bazıları bestelenerek icra edilmiştir.

1866 yılında vefat etmiş olan Seyrânî'nin mezarı, Develi Lisesi bahçesindedir.

Kaynakça: Prof.Dr. Ali Berat ALPTEKİN, Türk Halk Şiiri


Sene 1261

Bin iki yüz altmış bire tarih basınca
Pek ziyade oldu siklet bu sene
Eski âdet bitip devir dönünce
Kalktı insanlardan şefkât bu sene

Koymuşum havana bu garip seri
Sefa mı sunulur ah şimden geri
Ağnıya olursan derler gel beri
Fukaraya yoktur rağbet bu sene

Fukaranın hali Mevla'ya belli
Merhamet yok ağnıyada ezeli
Buğdayın bir mutu oldu yüzelli
Muhtekire düştü fırsat bu sene

Zengin artık kesmez oldu kurbanı
Kalmadı dünyanın rengi elvanı
Sultan Süleyman'a kalmadı fani
Bize Hak'tan oldu rahmet bu sene

İş böyle giderse kopacak fesat
Yaklaşmadı gitti şu vakt-i hasat
Sanatlar işlemez ortalık kesat
Boşadır çalışmak gayret bu sene

Bu Seyrani sahih sohbet eylesin
Naçar olan fukaralar neylesin
Rica niyaz edin halas eylesin
Mevlamız beladan millet bu sene