Av. Emir Akpınar: 'Sosyal Medya Yasası 'Dezenformasyon' Yasasıdır'

Kayserii Barosu Avukatlarından Av. Emir Akpınar sosyal medya yasası ile ilgili olarak yaptığı açıklamada Yasa paketi ile esas amaçlananın dezenformasyonun yani yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi kirliliğinin önüne geçmek olduğunun belirtildiği ve bu düzenleme ile internet medyasına ilişkin haberciliğin yasal zeminin oluşturulmaya çalışıldığı iddia edilse de düzenleme mevcut haliyle bu 'görünür amacına' ulaşmak konusunda son derece yetersiz dedi.

Av. Emir Akpınar: 'Sosyal Medya Yasası 'Dezenformasyon' Yasasıdır'
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Kayserii Barosu Avukatlarından Av. Emir Akpınar; sosyal medya yasası ile ilgili olarak yaptığı açıklamada; "Yasa paketi ile esas amaçlananın dezenformasyonun yani yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi kirliliğinin önüne geçmek olduğunun belirtildiği ve bu düzenleme ile internet medyasına ilişkin haberciliğin yasal zeminin oluşturulmaya çalışıldığı iddia edilse de düzenleme mevcut haliyle bu ’görünür amacına’ ulaşmak konusunda son derece yetersiz" dedi.

Avukat Emir Akpınar; dezenformasyon tanımının son derece muğlak olduğunu ve denetleme mekanizmasının belirsizliği gibi ayrıntılar ile mevcut düzenlemelerde var olan aksaklıklar sebebiyle yasanın uygulamada sıkıntılara yol açabileceğinin altını çizdi. Akpınar; "Hukuki bir boyutta ele alacak olursak bir eyleme ilişkin ceza ya da yaptırım öngörülebilmesi için yani suç ya da kabahat olarak nitelendirilebilmesi için maddi ve manevi unsurlarının dolayısıyla da suça ilişkin tipikliğin düzenlenmiş olması gerekiyor. Dezenformasyon hukuken tanımlanması kolay bir kavram değil. İnternet ortamında saniyeler içinde viral hale gelen bir haber ya da bir gönderinin dezenformasyon, bilgi kirliliği ya da yalan haber olarak nitelendirilebileceği gibi fikir ve düşünce özgürlüğü, haber hakkı gibi meşru bir hakkın uzantısı olabilmesi de mümkün. Meşru zeminde hak olarak değerlendirilen özgürlüklerin özüne dokunan ve var olan kısıtlamaları genişleten hatta oldukça genişleten bir düzenleme ile karşı karşıyayız. Başta 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun olmak üzere muhtelif kanunlarda çeşitli düzenlemeler zaten mevcut. Türk Ceza Kanunu özelinde de suçların medya organları ya da internet vasıtasıyla işlenmesi halinde nitelikli hal çerçevesinde cezada artırım da öngörülmekte. Tüm bu düzenlemelere rağmen yeni bir yasa ile yeni bir suç tipiymiş gibi bir düzenleme ile yeni bir yasanın gelmiş olması hukuken de ikili bir yargılama uygulamasına dönüşebilir. Eğer bu konuda bir düzenleme yapılacaksa bu düzenleme onunla bağlantılı mevcut kanunlarda iyileştirme ve yenilikler yapılarak gerçekleşmelidir. Özü itibariyle internet platformları ve bunların vasıtasıyla yapılan haberleri konu alan müstakil bir yasa yerine Basın Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’da birbirini tamamlayıcı düzenlemeler yapılmalı. Yeni bir yasa ile adeta yeni bir suç tipi, hatta belki de yeni bir ihtisas mahkemesi sıfatı getirilmesi sağlıklı bir yol değil" dedi.

Söz konusu yasanın tabiri caizse hukuki bir kirliliğe yol açtığını, mevcut mevzuat ve içtihatlarla uyumsuz olduğunu da belirten Akpınar; "Örnek verecek olursak bu yeni yasaya göre; endişe, korku veya panik oluşturmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak. Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde ceza yarı oranında artırılacak. Bu tür paylaşımlarla ilgili şikayetler üzerine; içeriğin kaldırılması, içeriği kaldırmamakta ısrar eden sosyal medya platformlarına para cezası düşünülen yaptırımlar arasında" ifadelerini kullandı.

Kendisinin mesleki hayatında pek çok kez karşılaştığı bazı hukuki boşluklara da değinen Emir Akpınar bu boşluklar sebebiyle ilgili düzenleme ile görünürde amaçlanan hukuki korumanın elde edilemeyeceğini kaydetti. Akpınar; "Sosyal medya platformlarında bir görünmezlik pelerininin ardında iyi ya da kötü, faydalı ya da zararlı ne şekilde isimlendirirsek isimlendirelim fikirlerin serbestçe kitlelere sunulabildiği aşikar. Bu fikir dediğim paylaşımların bir kısmı hukuken suç teşkil eden söylemler de içermekte. Kişilere karşı sosyal medya ya da internet platformlarında işlenen hakaret, tehdit gibi suçlarda failin eylemlerinin suç teşkil ettiği adli makamlarca da kabul edilmesine rağmen failinin tespit edilememesi sebebiyle kovuşturma evresine dahi geçilemiyor. Gerekçe ise yurtdışı menşeili şirketlerin İP bilgisini paylaşmaması. Cezai bir yaptırım uygulanmadığı gibi söz konusu paylaşımında kaldırılması failin keyfine kalmış durumda. Zira söz konusu internet platformlarının kullanmış olduğu ’https’ uzantısı sebebiyle erişimin engellenmesi kararları uygulanamıyor" dedi.

Düzenleme ile aslında hukuki bir zemine dayandırılarak eleştiri hakkının, düşünce ve fikir hürriyetinin, haber yapma hakkının sınırlandırılmaya çalışıldığı, ’korku temelli’ bir yasanın kamu düzenini sağlamak adı altında lanse edildiğini söyleyen Akpınar; her yasağın isyancısını doğuracağını, düzenlemenin geniş yorumlanması halinde kişilerin düşüncelerini paylaşması sebebiyle cezalandırılması gibi son derece hukuk dışı bir uygulamayla karşı karşıya kalınabileceğini vurguladı.