Hamdi Altuntaş

Ah o eski değil, ah şu yeni bayramlar

Hamdi Altuntaş

Allah kaza bela vermezse bayramın ilk günü köyümde, ikinci günden itibaren Kayseri’de olacağım. Mümkün olduğu kadar çok yakınımız ziyaret etmeye çalışacağım ve mümkün olduğu kadar bayramın tadını çıkaracağım. Çünkü çok zor bir Ramazan ayı geçirdim. Oruç beni çok zorladı ve her geçen yıl daha da çok zorluyor. Bayramı sonuna kadar hak ettim diye düşünüyorum.    
                       ***
Feleğin sillesini yemiş ve yemeye de devam eden istisnai insanlar vardır çevremizde. 
Sanki her kötü olay onları bulur.
Ancak azınlıktır onlar. 
Geriye kalan çoğunluk da sıkıntılıdır elbet; ama mutlu olmaları için gerekçeleri de çoktur. 
Bakın etrafınıza. 
Sizin gibi borçlu pek çok insan var.
Ekonomiyi bir türlü rayına oturtamayan bir tek siz değilsiniz.  
Yine sizler gibi yakın zamanda bir yakınını kaybetmenin üzüntüsünü yaşayan insanlar da var.
Ancak unutulacak. 
Ve onlar da bayram yapacak. 
Yaşamayan sıkıntı çekmez.
Fakat yaşamaktan da kimse vazgeçmez.
Vazgeçmemeli.
Mutlu olmak için pek çok şey var dedik ya.
Görmek lazım.
Görmek için de bakmak lazım.
Bakmak için de kapanmamak ve çıkmak lazım. 
Hani derler ya;
Dört duvar arasında kalmamak lazım.
                        ***
Bir de “Ah o eski bayramlar” klişesi var. 
Ne vardıysa eski bayramlarda. 
“Bir başka güzeldi” diye başlayan insanlar acaba eski bayramları mı özlüyorlar, yoksa çocukluklarını mı?
55 yaşındayım. Sen de 56. 
45 yıl önceki bayramları çok iyi hatırlıyorum. 
1970’li yılların sonu yeterince eski herhalde.
Bilenler bilir, o bayramlarda her evde şeker olmazdı. Şeker olan evlerde de kağıtlı şeker değil sormuk şeker dediğimiz kağıtsız şekerler bulunurdu. 
Kağıtlı şekeri hali vakti yerinde olanlar alırdı. 
Şimdi bırakın her evde şeker bulunmasını, şekerin yanında çikolata ve lokum da ikram ediliyor. 
O halde eski bayramların özlemini neden hissedeyim ki…
Yokluk, yoksulluk özlenir mi?
Ne vardı eskiden mesela?
Tek kanal TRT ve sık sık arızadan dolayı ekranda gözüken Necefli maşrapa. 
Öğrencilerin taktığı yaka, herkeste değil birkaç kişide olan Anadol marka otomobiller, 15 günde ancak bağlanan, bağlanınca da cızırtılı konuşabileceğiniz çevirmeli telefonlar, iletişimsizlik, ulaşımsızlık, kurmalı saat, kalaylı tencere vesaire vesaire.
Bunlara da özlem duyuluyor mesela. 
Çok güzel oldukları için mi?
Bence değil.
Sadece hatıralarda kaldıkları için. 
Tıpkı eski bayramlar gibi.
                           ***
“Eskiden yoksulluk vardı; ama bayramlar daha samimi olurdu. İnsanlar bayram ziyaretlerine daha çok önem verirdi” diyenleri duyar gibiyim.
Eskiden, nüfusumuzun %70’i kırsalda, %30’u şehirde yaşardı. Kırsaldakiler de yakındı birbirine, şehir nüfusu az olduğu için şehirdekiler de.
Şimdi ise iş tersine döndü. İnsanların her biri bir yana dağıldı; ama buna rağmen yüzlerce kilometre yol kat edip yakınlarıyla bayramlaşmak için memleketlerine gidiyorlar. 
Zaman ayırmak ve bayramları önemsemek bence asıl budur.  
                         ***
Ramazan Bayramı geldi. 
Şükür. 
Hani derler ya;
Deliye her gün bayram.
Olmaya gerek yok deli.
Yeter ki insan istemeli. 
Elindeki güzelliklerin kadrini, kıymetini bilmeli.
Hayırlı bayramlar…
 

Yazarın Diğer Yazıları