
15 Temmuz, cemaatler, cemiyetler ve asker
Hamdi Altuntaş
1982-83 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ndeydim. Okul komutanımız Kurmay Albay Doğu Aktulga’ydı. Daha sonra Kurmay Albay Yaşar Büyükanıt okul komutanı oldu. O yıl 30’dan fazla kişi okuldan nurculuk faaliyetleri nedeniyle atıldı.
O günlerde FETÖ nedir bilmiyorduk. Ya da adı henüz FETÖ değildi. Nurculuk deniyordu yapılana ve hakikaten bazı öğrencilerin etkilenmeye çalışıldığı ayan beyan biliniyordu. Henüz 14-15 yaşlarındaydık. Bizim gözümüzde bunu yapanlar Anadolu’nun nispeten fakir; ama akıllı çocuklarının geleceğini ellerinden alan ve bunu kendi emelleri için yapan inanç tüccarlarıydı.
Askeri Lise 1. Sınıfta İzmir’de açılan Maltepe Askeri Lisesi’ne taşınmıştık. O yıl da yanılmıyorsam ya da bizlere ulaşan bilgi doğruysa 18 öğrenci yine nurculuk faaliyetleri nedeniyle atıldı. Askeri Lisede sıkı bir takip vardı ve her yıl bu takip sonucu okuldan atılan öğrenciler olurdu. Keza, Harp Okulu’nda da bu çalışmalar devam ederdi. Yine de gözden kaçanlar olurdu. Gözden kaçanlar, her yıl 30 Ağustos’ta toplanan Yüksek Askeri Şura’da ordudan atılırdı.
Demem o ki, asker farklı emeller taşıyanlara göz yummadı, yummazdı.
Ta ki, devletin en önemli mekanizmaları ele geçirilinceye kadar.
Öyle oldu, böyle oldu 15 Temmuz yaşandı.
Bu noktada asıl ifade etmek istediğim üç husus var.
Birincisi adına terör örgütü dediğimiz, ülkeyi bölmek isteyen yapılar arasında ayrım olmaz. Olmamalı. PKK neyse FETÖ, Hizbullah, DEAŞ; DHKPC ve diğerleri de odur. Hepsiyle aynı derecede ve aynı hassasiyetle mücadele edilmelidir. Emniyetin raporlarında FETÖ ile iltisaklı denilenler halen en önemli makamlarda yer buluyorlarsa bunun adına mücadele denmez. Meclise PKK, Hizbullah ve başka örgüt sempatizanları vekil olarak giriyorsa belediyelere PKK’lılar yerleştirilmiş denilmesinin manası olmaz.
İkincisi, bizler cemaat ya da cemiyet anlayışını farklı değerlendiren bir toplumuz. Ne yazık ki, bu tür yapıların büyük çoğunluğu çıkar birlikteliğine dönüşmüş durumda. İnsanlar bu tür yapılara güç ve nüfuz elde etmek için giriyorlar. Bireyler böyle olunca, bireylerin oluşturduğu yapılar da benzer bir hal alıyor. Seçim dönemlerinde siyasi partilerle yapılan milletvekili pazarlığı bunun en somut örneği. Cemiyetler sol partilerin listelerinden mümkün olduğu kadar çok yer kapmaya çalışıyor, cemaatler sağ parti listelerinden. Gerçi son seçimler işleri iyice karıştırdı. Bir araya gelmesi mümkün olmayan gruplar bile nasıl olduysa bir araya geldi. Hasılı; cemaat, cemiyet, sendika, dernek, vakıf, oda v.b. yapıların siyasetle bağını kestiğimiz takdirde bu yapılar güç ve nüfuz elde etme amaçlarını bırakırlar diye düşünüyorum. Ancak böyle olursa sivil toplum yapıları olması gerektiği yerde olur, yapmaları gerektiği faaliyet alanına döner.
Ve üçüncüsü; birisi bana makul ve mantıklı bir şekilde, FETÖ nedeniyle kapatılan Melikşah Üniversitesi’ne ait öğrenci yurtlarının kimlere ve neden verildiğini açıklayabilir mi? Bu yurtlar hemen yanı başındaki Erciyes Üniversitesi’ne neden verilmez? Ya da bu yurtlar kapatılan Melikşah Üniversitesi’nin binalarında faaliyet gösteren Kayseri Üniversitesi’ne neden bağlanmaz? Yapılanı da, bu yapılan da ısrarı da aklım almıyor…