Ahmet ZORLU

LAĞIM DİLİ..

Ahmet ZORLU

Çarşamba öğle saatleri..

Sayın Cumhurbaşkanı kürsüde.

Partililerine hitabediyor.

Prompter çalışmıyor sanırım.

Başında AKP Genel Başkanı şapkası.

CHP Liderine adeta küfrediyor.

Adeta değil, resmen küfrediyor.

Söylediklerini buraya yazmaya haya ederim.

2 Saat sonra CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç kameraların karşısında.

Aynı tonda, aynı tempoda, aynı kelimelerle cevap veriyor AKP Genel Başkanına.

1 Saat geçmeden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Engin Özkoç hakkında ‘Cumhurbaşkanına Hakaret’ten  dava açılacağını, dokunulmazlığının kaldırılması için Meclise fezleke gönderileceğini açıklıyor.

Her ikisinin dili de çamur, her ikisinin söyledikleri de hakaret.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşma üslubunda, ‘Vatanı mülkü, Milleti Kölesi’ gibi gören bir ton var.

Engin Özkoç’un konuşmasında ise Sayın Cumhurbaşkanının  sözlerine, aynı tonda cevaplar var.

Ama dedik ya, Sayın Cumhurbaşkanı CHP Liderine küfrederken AKP Genel Başkanı Şapkasının altında konuşuyor, kendisine cevap verilirken de ‘Ben Cumhurbaşkanıyım, nasıl böyle konuşursunuz’ tavrı takınıyor.

Sonrası malum.

Seçilerek meclise gönderilen Boddyguardlar sürüsü işi şiddete döküyor.

En ilkel Afrika Meclislerinde yaşanan manzaraların benzerine tanık oluyoruz.

Son zamanlarda, siyaset dilinin çok kirlendiğini, bu dilin sokağa kavga olarak yansıdığını her fırsatta dile getiriyoruz.

Ama küfredilmiyordu birader.

Çarşamba günü, siyaset dili ‘küfre’ terfi ettirildi.

Yakışmıyor, yakışmadı..

Siyasette, rüzgarlar sert esmeye başladığında bu havayı değiştirmesi gereken bir makamda oturuyor Sayın Cumhurbaşkanı.

Ve belki klasikleşmiş bir söylemdir ama, bu milletin birlik ve dayanışmaya en fazla ihtiyaç duyduğu bir dönem yaşıyoruz.

Zira, üzerinde yaşadığımız Dünyanın en mükemmel coğrafyasını lime lime etti, bizi yönetenler.

Son 9 yıldır Türkiye, bizi yönetenler için ikinci planda.

Mısır, Libya, Suriye, Irak konuşuyor enerjimizi buralar için tüketiyoruz.

Öncelik listesinin ilk sırasında olması gereken Yüce Türk Milleti’nin yerini Cüce İhvan aldı.

Ülkemiz yolgeçen hanı.

Sınırlarımız kaçakçı cenneti.

Milletimiz aç ve perişan.

‘Trum’a dedim ki, Putin’e dedim ki, Merkel’e dedim ki’ ile oyalanan bir mazlum millet.

Kendisi ile birlikte Türk Milletini felakete sürükleyen, sefalete sürükleyen, atalete sürükleyen bir liderlik anlayışı.

Kendisini iktidar eden kitleleri, ‘Elim kırılsaydı da oy vermeseydim’ noktasına getiren, halktan kopmuş, saraylar ve saraycıklarından topluma nanik yapan bir ‘Mutlu Azınlık!’

Tükenişin ayak seslerini, küfürle, hakaretle, aşağılamayla, ihanet suçlamasıyla bastırmaya çalışan, ‘Ülkeyi Mülk, Milleti Teba’ olarak gören bir anlayış.

Buna karşılık, yıkılan, yok edilen demokratik değerleri inatla savunan bir muhalefet cephesi.

Bilmedikleri nokta ise, milletin sandığın önüne gelmesini iple  çekiyor olması.

Ya da milletin sandığı neden beklediğini çok iyi görmüş olmaları.

Zira uzatmaları oynayan bir algı yönetiminin iktidarda kalabilmek için milleti ile, komşuları ile ve hatta kendi içlerindeki kavgaları izliyoruz.

‘Dil insanın yuvasıdır’der filozof Heidegger.

Siz ise dilinizi, Lağım Çukuruna döndürdünüz.

Bahçeli’nin deterjan stokları bile temizleyemez bu kirlenmişliği, bu sokak ağzını,  bu küfrü, bu hakareti.

Ya kendinize gelin, ya da milletin sizi kendinize getireceği günleri bekleyin..

Yazarın Diğer Yazıları