Ahmet ZORLU

İNSAN OLMAK..

Ahmet ZORLU

Zordur insan olmak..

Yemek, içmek, yaşamak, üremek ve günü geldiğinde yok olmak değildir, insan olmak.

Sonrasında gelecek nesillere bir şeyler bırakabilmek, akla, bilime, insanlığa, aydınlık yarınlara hizmet edebilmektir insan olmak.

Tanrı, diğer canlılardan farklı olarak yarattığı insana ödev ve sorumluluklar yüklemiştir.

Mesela tüm canlılara, kendi acılarını hissetme  sorumluluğu yüklemişken, insan olana başkalarının acısını hissetmesi için, başkasına yapılan haksızlığa karşı çıkması için empati yeteneği vermiştir.

 Sadece o kadar mı.

Dünya nimetlerinden yararlanması, başkalarının da yararlanmasına zemin hazırlaması için akıl vermiştir, duygu vermiştir, zeka vermiştir.

Acıma duygusu ile, yani vicdanla donatmıştır.

Araştırma, geliştirme, deney yapma yeteneği ile donatmıştır insanı.

Ama bir de bütün bu değerleri hiçe sayması için insanı, Nefs olarak adlandırılan bir kötülük geni ile donatmıştır.

Bu nefs, insanı bazen cehaletin kucağına oturtur. Bazen sadizmle özdeşleştirir. Bazen de kendi çıkarı için başkalarının canını almasına, kanının akıtılmasına zemin hazırlar.

Nefs insanı kontrol etmeye başladığı zaman, nefsin esiri olmuş o canlı önce insanlıktan çıkar.

Sadistleşir.

Yobazlaşır.

Canileşir.

Kendi çıkarı ya da körü körüne bağlandığı amacın çıkarları için her türlü kötülüğü yapmakta beis görmez.

Ve nefs, aydınlık beyin taşıyan insan üzerinde de etkili olmaz.

O nedenle, ele geçirmek için kayıtsız şartsız cahil olması şarttır esir adayı seçilen insanın.

Son yıllarda maalesef cehaletin gittikçe zeminini genişlettiği güzel ülkemde gelişen akım ve akımlar aydınlık insanları ürkütecek boyutlara ulaşmaya başladı.

Okuduğunu anlamayan, anlamak için zahmet etmeyen, dinlediğinin doğruluğunu araştırmadan kayıtsız şartsız inanan halk yığınlarının, beyinlerini uyuşturan Tarikat ve Cemaat adı altındaki yapılara kayıtsız şartsız bağlandığı, hizmetine girdiklerini üzülerek görüyor ve izliyoruz.

Zira bu tarikat ve cemaat adı altındaki yapılanmalar,  idrak yoksunu insan topluluklarına Kur-an’ı Kerimde olmayan bir din imal ediyor ve adeta hayatlarını esir alıyorlar.

Bu yapıların imal ettikleri uydurulmuş dinin hiçbir yerinde ahlak kavramı bulunmaz.

O kadar ki,  bu yapıların hizmetine giren insanlar, adeta  bu bağlılığın öteki dünyada cenneti güvence altına aldığına inanır, inandırılır.

Bu tarikat ve cemaat yapılanmalarının tepesindekiler, dünyanın bütün nimetlerinden yararlanırken, cebindeki ekmek parasını vererek bu yapıların yaşadığı lükse, görkeme, şaşaaya katkı koyanlar , kendilerine sunulan sefaleti bir yücelik olarak görürler.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk o nedenle kurduğu Cumhuriyette, zehirli sarmaşık gibi ülkeye kuşatan bu yapıları kapatmakla başlamıştır işe.

Kapatırken de, bu yapıların aslında Yüce Dinimiz İslam ile hiçbir ilgisi bulunmadığını şu şekilde izah etmiştir:

“Efendiler, biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil; bilakis bu tip yapılar, din ve devlet düşmanı olduğu, Selçuklu ve Osmanlı’yı bu yüzden batırdığı için yasakladık. Çok değil, yüz yıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki; bazı kişiler, bazı cemaatlerle bir araya gelerek bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirine düşeceklerdir.”

15 Temmuz öncesi süreç ve 15 Temmuz’u incelediğimizde Atatürk’ün yaklaşık 100 yıl önce söylediklerinin ne kadar gerçekçi öngörüler olduğunu görmek mümkün.

Peki bu günkü durum nedir?

Onlar, 15 Temmuz’dan ders almayan bir yönetim anlayışının kendilerine sunduğu nimetleri paylaşmakla meşguller.

Tarikat, Cemaat, Vakıf gibi maskeler takan bu zehirli sarmaşığın kolları, ülkemin kurumlarını, kaynaklarını, imkanlarını sömürerek semirmeye devam ediyorlar.

Cumhuriyet Rejiminin kumandasını elinde tutanlar ise, yarın yeniden yaşanacak paylaşım kavgasını bile bile, göre göre bu yapıların semirmesine ve sömürmesine, oy uğruna göz yummayı sürdürüyor.

“Ben cahilin ferasetine güveniyorum..” diyen zihniyet yüksek öğrenimi eline almış.

"Devlete hainlik edenlerin çoğuna bakın üniversite mezunu. Yurtdışında Türkiye'nin aleyhine çalışan, bu devletin, bu milletin aleyhine çalışan insanlara bakın çoğu üniversite mezunu. Ne hikmettir bu okullardan bazen de böyle yamyamlar çıkıyor. Allah'a hamdolsun imam hatip gençliği gayet güzel okuyor, önüne bakıyor, milletini seviyor, hizmet etmek istiyor, devletiyle de asla bir problemi yok" diyen kişi bunları derken bakandı, şimdi genel başkan yardımcısı.

Türkiye’nin bu tehlikeli süreçten sıyrılması için din maskeli çıkar şebekelerinin devletten ellerini çekmelerinin sağlanması, eğitimin, bilimin ve aklın öncülüğünde yeniden yapılanması gerekir.

Onun için de,  “Benim sözlerim bir gün bilimle çelişir, bilime ters düşerse, bilimin yolunu seçin” diyecek, diyebilecek aydınlık yönetenlere ihtiyacımız vardır.

Aklın, bilimin, demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin yeniden inşa edileceği, huzur ve barış dolu bir Türkiye özlemi ile..

Yazarın Diğer Yazıları