Ahmet ZORLU

GAYRI-MEŞRU..

Ahmet ZORLU

"Gayrimeşru Hafter'e karşı biz orada yönetici, kahraman askerlerimiz, Suriye milli ordusundan ekiplerimizle beraber oradayız. Birkaç tane şehidimiz var. Şunu da söyleyelim ki; birkaç şehidin karşılığında da 100'e yakın lejyonerlerden etkisiz hale getirdik. Şehitler tepesi boş kalmayacak."

Bu konuşmayı dinlerken aklımdan geçen sorular şunlar;

Hafter kim?

Suriye Milli Ordusu denilen oluşum ne iş görür?

Birkaç tane Şehidimiz var derken, kaç şehit, görevleri nedir, nerede şehit oldular?

Lejyoner dedikleriniz hangi ülkede görev yapıyorlar, Şehitler Tepesi nerede?

Birleşmiş Milletlerin Meşru saydığı Trablus Hükümeti diyorsunuz da aynı Birleşmiş Milletlerin tanıdığı Suriye Rejimini neden tanımıyorsunuz?

Suriye Milli Ordusu adını verdiğiniz silahlı güçler maaş karşılığı Libya’da savaşıyorsa, onlara Lejyoner demiyecek miyiz?

Neler oluyor Allah Aşkına..

Birkaç Şehit derken kaç tane, görevleri nedir, Türk Silahlı Kuvvetlerinde mi, başka yerlerde mi görev yapıyorlar?

Birkaç Şehidimizi ebediyete uğurlamak için neden bir cenaze törenini çok gördük onlara.

Merak ettim, ‘Birkaç şehit’ verdiğimiz Libya Türkiye’ye ne kadar mesafede diye?

Biliyor musunuz, tam 4 bin 403 kilometre mesafede.

Kuzey Afrika’da bir ülke.

Hani, bir zamanlar Memleket Büyüğünün “Nato’nun Libya’da ne işi var?” diye sorduğu bir ülke.

Oralarda halkı ezen diktatörlerin yönettiği başka ülkeler de var.

Mesela aynı mesafede Yemen var.

Suud uçaklarınca günlük bombalanan, insanların ve çocukların açlıktan öldüğü ülke.

Neden Yemen’i görmüyorsunuz da, İlla ki Libya.

Çünkü orada yer altı Petrol Kaynakları var değil mi?

Küçükken çocukların oynadığı ‘evcilik’, ‘doktorculuk’ gibi oyunlar vardı.

Galiba, etimize budumuza bakmadan ‘Emperyalistçilik’ oynuyor, bizi yönetenler.

Birader Millet aç aç..

Millet huzursuz.

Millet geçim derdinin pençesinde bunaldı.

İşsizlik aldı başını gitti, tüm zamanların rekorlarını kırdık.

Irak dediniz, çırak çıktık.

Suriye dediniz, 5 milyon vasıfsız eleman bize girdi.

Hala İran üzerinden Afganlısı, Pakistanlısı ve bilumum Afrika ülkelerinden kaçak yollarla ülkemize mülteci yağıyor.

Lozan ile silahsızlandırılan ada ve adacıklar Yunanistan’ın askeri üssü haline getirilmiş, namlular Türkiye’ye dönük.

Dünya Demokrasi Liginde küme düştük.

Ekonomimiz çakıldı.

Açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edildik.

Devletin, yerel yönetimlerin bütün kademelerinden ‘Liyakat’ esasını kaldırdınız, ‘Liyakart’ esasını getirdiniz.

Adalete güven yerlerde sürünüyor.

Basın Özgürlüğü kavramı ihanet kavramı ile tanımlanır hale getirildi.

Kamuda denetim, hesap verebilirlik  tamamen ortadan kalktı.

Bütçemiz ve gelir kaynaklarımız hoyratça kullanılıyor, ama hesap sormaya kalkışanlar doğduklarına pişman ediliyor.

Eğitim Sistemimizi cehalet üretim merkezi haline getirdik.

Sübyan Okulları, kaçak eğitim yuvalarında çocuklarımızın beyinleri morfinleniyor.

Toplum olarak, inanan-inanmayan, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Köylü-Kentli, Zengin-Fakir,  Reisçi-Muhalif gibi saflara bölündük, düşünen beyinlere ‘Hain’, konuşan dillere de ‘Bölücü’ yaftası yapıştırdık.

Geldiğimiz nokta, “Birkaç şehidimiz var” noktası.

Şehitler kimler?

Şehitler Nerede Şehit düştüler?

Sayıları kaç?

Neden onlar için bir cenaze törenini bile çok gördük.

Ve Hepsinden önemlisi, ‘Suriye Milli Ordusu’nun Libyada ne işi var ve neden bunlara komuta edenler Türk Subayları?’

Ha bir de ‘Ora dediğiniz yer neresi?’

Millet soruyor.

Millet cevap bekliyor.

Yazarın Diğer Yazıları