Ahmet ZORLU

ETMEYİN..

Ahmet ZORLU

Irak sınırımızda çıkan çatışmada 4 Kahraman’ımızı yüreğimize gömdük..

6 Kahraman yaralı ve onların şifa bulması için dua ediyoruz..

Böylesi bir yaşanmışlığa yüreği burkulmayan, gözleri yaşarmayan,  sevinen, umutlanan kim varsa yüreği kurusun.

Bir gazete, demekten bile haya ettiğim paçavra, manşetten bu haberi verirken şu başlığı kullanmış;

“Mutlu musun, İmamoğlu?”

Günlerdir, İstanbul seçimleri için atılan manşetleri, Milletin iradesini yok sayma girişimlerini de hayretle, ibretle izliyoruz.

Yalanı essah gibi yazan anlı-şanlı kalemşörleri de öyle..

Bu kurumların, bu yazarların sicilini araştırıyorsunuz, bunların tamamına İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden gürül gürül para akan birer musluk bağlandığını, Ekrem İmamoğlu’nun seçilmesi ile bu musluklardan artık su gelmediğini görüyoruz.

Bir de sosyal medya trolleri türedi.

Artık bankamatiklerden her ay hesaplarına para yatırılmayan tipler.

Biri elinde deste deste parayı göstererek, “Bu paraları CHP Belediyesine yedirmem” diyor. Araştırıyorsunuz, belediyenin bir şirketinde görevli gözüküyor.

Bir başkası Nisan Karı atıştırırken geçiyor telefon kamerasının önüne.

Bu karda kışta nasıl da çalıştıklarını, vatanı CHP’den kurtarmak için ne kadar çaba gösterdiklerini anlatıyor. Arkasında Çakarlı Mercedes araba bekliyor.

Bu vatan çakarlı mercedeslerle devletin kaynaklarını hortumlayanlar tarafından değil, eğitim gördüğü liseden cepheye gönüllü yazılarak, Kayseri’den Çanakkale’ye çarıklarla yürüyerek giden ve orada canını veren yüzbinlerce isimsiz kahraman tarafından bize vatan edilmiştir.

Çanakkale Savaşlarını, Sakarya Savaşlarını, Kurtuluş Mücadelesinin bir gününü, bir saatini yaşasaydın, bu gün bile altına kaçırmaya devam eder, anan sana don yetiştirmekte zorlanırdı.

Sen asıl sormak, sorgulamak istiyorsan,  geride kalan süreci dikkatle incele.

Seçim dönemlerinde inlerine çekilen vatan hainlerinin, seçimlerde istedikleri sonuçlar çıkmayınca birden bire nasıl ortaya çıktıklarını.

Haziran-Kasım arasını mesela.

Yüzlerce kahramanımızı kurban verdiğimiz iki seçim arasını.

Neyse yine biz kendimize dönelim ve bir kez daha çağrıda bulunalım.

Sevgili dostlar, biliyor musunuz..

Güzel ülkemin fiilen emperyalizm tarafından işgal edildiği 100 yıl öncesini incelediğimizde sesi gür çıkan ve emperyalizmin atıkları ile beslenen ‘Boyalı Mütareke basını” vardı.

Bir de, tren vagonlarında basılıp el altından dağıtılan,  Kuvayı Milliye’nin sesini duyurmaya çalışan yurtsever basın.

Biliyor musunuz, 4 yiğidimizin şehit olması sonrası ‘Mutlu musun İmamoğlu’ manşetini atan gazete kadar insafsız ve satılmış değildi o mütareke basını.

Bazı zamanlar vardır ki, bazı görevleri üstlenen insanlar zor durumda kalsalar bile, vatanın geleceği için kendilerini ortaya koyarlar.

Bir kesim de vardır ki, Kuvayı Milliye Destanını kaleme alan bir Vatan Şairi’ni, ‘Vatan Haini’ bile yapar gerekirse, çıkarları kaybolmasın diye.

1919 öncesinin anlatıldığı Kuvayı Milli’ye destanından küçük bir bölüm.

Bu gün 3 kuruş için önünde reverans yaptığımız Alman’ın, İngiliz’in, İtalyan’ın o günlerdeki eseri İstanbu’un neler yaşadığını görmeniz adına;

Kafkas, Galiçya, Çanakkale, Filistin, 
vagon ticareti, tifüs ve İspanyol nezlesi 
                       bir de İttihatçılar, 
        bir de uzun konçlu Alman çizmesi 
                       914'ten 18'e kadar 
                                    yedi bitirdi bizi. 
Mücevher gibi uzak ve erişilmezdi şeker 
erimiş altın pahasında gazyağı 
ve namuslu, çalışkan, fakir İstanbullular 
sidiklerini yaktılar 5 numara lâmbalarında. 
Yedikleri mısır koçanıydı ve arpa 
                              ve süpürge tohumu 
ve çöp gibi kaldı çocukların boynu. 
Ve lâkin Tarabya'da, Pötişan'da ve Ada'da Kulüp'te 
aktı Ren şarapları su gibi 
ve şekerin sahibi 
kapladı Miloviç'in yorganına 1000 liralıkları. 
Miloviç de beyaz at gibi bir karı. 
Bir de sakalı Halife'nin, 
bir de Vilhelm'in bıyıkları.

1919’un 100. Yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın Kuvayı Milliye Destanını okullara zorunlu ders olarak koymasını öneririm. Zira o günün emperyalistleri, farklı maskelerle çöreklendiler güzel yurduma.

Önce yeni model bir mütareke basını icat ettiler.

Sonra da çiçekli basmamızı, hayvancılığımızı, patatesimizi, soğanımızı, kağıdımızı, pamuğumuzu, tütünümüzü, şekerimizi yok ettiler.

Sıra, Milli Harp Sanayimize geldi.

Tank Paletle başladılar..

Yazarın Diğer Yazıları