Ahmet ZORLU

DEĞİŞTİRMEKLE OLMUYOR..

Ahmet ZORLU

Efendim 6 Bakan değişiyormuş.

Damatta gidiciymiş.

Soylu da alınacakmış.

Bunların hepsi fasa fiso..

Siz 6 bakanı değil, kabinenin tamamını değiştirseniz ne yazar.

Her şeye tek adamın karar verdiği yönetim şekillerinde, bakanlık ve milletvekilliği detaydır.

Siz söylersiniz, bakan uygular.

Siz söylersiniz, vekiller el kaldırır.

Yani karar mekanizmasının etkin olması, talimatla çalışmaması gerekir.

Bu da tam ve uygulanabilir demokrasi ile mümkündür.

Zira demokrasilerde hesap verebilirlik vardır.

Demokrasilerde denge-denetim mekanizması vardır.

Demokrasilerde ‘Güçler ayrılığı ilkesi’ vardır..

Demokrasilerde, yürütmeyi denetleyen bir yasama erki vardır.

Yasamayı da yargı denetler ve gözetir.

Ama her uygulamaya bir kişi karar verirse bunun adı Demokrasi değildir.

Hele ki yargıya güvenin sıfırlandığı ülkelerde Demokrasiden bahsetmek, abesle iştigaldir.

Hele ki Yargı Yılı açılışı için Yüksek Yargı ve Yargı Kurumlarının temsilcileri, parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanının ayağına gidiyorsa.

Bir başka gerçek.

Demokratik sistem ile ekonomik sistem birbirine göbek bağı ile bağlıdır.

Birinde zaaf varsa, diğerinin rayında gitmesi mümkün değildir.

Milletvekili seçilecek adamların genel başkanlar tarafından belirlendiği, bakan olacak isimleri parti genel başkanı ve Cumhurbaşkanı olan tek adamın seçtiği, Üniversite Rektörlerini yine aynı ismin belirlediği,  General olacakların, askerlik bile yapmamış biri tarafından belirlendiği sisteme demokrasi demek mümkün değildir.

O nedenle Bakanlar Kurulu’nda yapılacak revizyon, kangren olan sistemi Aspirin ile tedavi etmek gibidir.

Tabii bir de milleti oyalamak.

Bakınız ülke insanı karpuz gibi ikiye bölündü.

Birlik ve beraberliğin olmadığı ülkelerde ise işler iyi gitmez.

Canan Kaftancıoğlu’na, 8 yıllık bayat twetleri için mahkumiyet veren iktidarın İçişleri Bakanı 8 yıl önce aynı iktidarı, hırsızlıkla, yolsuzlukla suçluyordu.

8 Yıl önce ‘Açılım’ denilen akla ziyan süreçte Çadır Mahkemeleri kuruluyordu bu ülkede.

8 Yıl önce Fetö, ‘Fetullah Gülen Hocaefendi’ olarak anılıyor, devletin tepesinden saygı görüyor, talepleri emir telakki ediliyordu.

Bırakın 8 yılı,  daha Mayıs Ayının son gününde Teröristbaşının Mektubu Devletin ajansından servis edilip TRT’sinde ve yandaş kanallarda yayınlanmamış mıydı?

Aynı gün, teröristbaşının kırmızı bültenle aranan kardeşi, devletin TRT’sine çıkarılarak “Haziran’da Binali” dedirtilmemiş miydi?

Peki açıldı mı AA hakkında bir soruşturma?

Öcalan’a ekranlarını açan TRT’den bir odacının dahi işine son verildi mi?

İşte böylesi çifte standart uygulamalar yüzünden karamsarız.

İşte böylesi kasıtlı uygulamalar yüzünden kaybettik güvenimizi, yürütmeye, yargıya ve yasamaya..

Ali Babacan soruyor, dün bir twetinde;

“Sözde müslüman bir ülke düşünün ki; Bir kuran kursunda 20 çocuğa hocalarca tecavüz ediliyor... Ama o ülkede yer yerinden oynamıyor... 4 gün oldu hala ufacık bir tepki yok.”

Sahi, ne oldu 3 sakal bırakmış, cübbeli  ırz düşmanının durumu.

Sahi Diyanetin başındakiler,  bu imam bozuntularının yaptıkları ile ilgili sizin bir görüşünüz yok mu?

Sokakta gençlerin öpüşmesinden duyduğunuz rahatsızlığı dile getiriyorsunuz da, 20 dolayında kurs çocuğunun ırzına geçilmesi sizi hiç mi ilgilendirmiyor.

Dedim ya, kabinenin değiştirilmesi değildir sorun.

Kafalar değişecek mi, siz ona bakın..

Yazarın Diğer Yazıları