Ahmet ZORLU

DEĞER..

Ahmet ZORLU

Bir toplumu ‘her şeye razı’ konuma getirmek istiyorsanız, değerlerinin ayarları ile oynayarak işe başlamalısınız..

Mesela dini duygularını yeniden yapılandırarak yola çıkmalısınız.

Hurafeleri ‘Yüce kitabın emri’ ambalajına sarıp yutturarak, örneğin..

Mesela, “Devlet malından bir hırka aşıran, savaşta ölse bile cenaze namazı kılınmaz” anlayışına mensup dindarı önce, “Çalıyorlar ama çalışıyorlar” noktasına getirerek başlayabilirsiniz işe.

Böylece rüşvetin adını ‘Komisyon’, vergi kaçakçılığın tanımını “Kaçırmak değil ama kaçınmak’ noktasına getirebilir, sonra da ‘Sol elle yemek yemek haramdır’ gibi safsatalarla o beyni kontrol altına alabilirsiniz.

Bol miktarda Din Simsarı yetiştirerek sokağa salar, Allah’ın Yüce Kitabı Kur-an’ı Kerim’i tersyüz edip dayatmayı planladığınız inanç kültürünü kademe kademe, samimi, inanmış beyinlere zerkedebilir, yeni bir din, yeni bir dindar portresi yaratabilirsiniz.

Ondan sonrası işiniz kolaydır.

Yaptığınız her şeyin altında, söylediğiniz her saçma sözün arkasında ‘keramet’ arayan Cahil bir toplum her zaman sizi alkışlamaya hazırdır.

Artık yalanda sınır tanımanıza gerek yoktur.

Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşturduğu tüm toplumsal sosyal ve mali değerler emrinizdedir artık.

Toplumun dikkati, zamlara, hayat pahalılığına mı odaklandı, “Kanal İstanbul’u inşallah yapacağız. Kaynak bulamazsak kendi imkanlarımızla inşa ederiz” diyerek dikkatleri, olmayacağını yapılmayacağını bildiğiniz halde bu alana çekmeyi başarırsınız.

Kızılay mı tartışılmaya başlandı. Dönen yolsuzluklar, vergi kaçakçılığına aracılık ettiği mi konuşuluyor, “İmamoğlu niye Palandöken’e tatile gitti” tartışması başlatır, dikkatleri Kızılay’da dönen dolapların üzerinden başka alana yönlendirebilirsiniz.

Yıllardır toplanan ‘Deprem Vergileri’nin nereye harcandığı mı konuşulmaya başlandı, orta düzeyli bir Fetö Operasyonu meselenin üzerini örtmeye yeter.

Genelkurmay eski Başkanı Sayın İlker Başbuğ çıkıp TV kanalında, “Bekir Bozdağ ve Mustafa Elitaş’ın gece yarısı meclise getirdikleri, Askeri Yargıyı ortadan kaldıran yasa tasarısı 14 dakikada kabul edildi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Şerefli Subay ve Komutanları Fetö’nün pençesine teslim edildi” mi dedi.

“Deprem Doğa olayıdır diyen inançsızlara!” tüm TV’lerin ortak yayınında iyi bir azar çeker, “Takdir’i İlahi’nin önüne kimse geçemez” diyerek, ihmalleri, ihtimalleri ikinci plana atabilirsiniz.

Dedik ya, Toplum Mühendisliği artık bir bilim dalıdır.

Toplumu yönlendirmek, inançlarını, kanaatlerini istediğiniz noktaya odaklamak için ise, olmazsa olmaz koşul Cehaleti kurumsallaştırmaktan geçer.

Her söylenene önyargısız, incelemeden inanan bir toplum yaratmanın yolu ise, dini motifleri son noktasına kadar  kullanıp posasını çıkarmakla mümkündür.

Şöyle bir düşünün, şöyle bir Dünya Küresini gözünüzün önüne getirin.

Bilgi, teknoloji, buluş, çağdaş eğitim gibi kavramları yaşayan bir de bunların düşünülmesinin bile ‘İslama Hakaret’ kabul edildiği ülkelere.

Iraklı rejimden kaçıyor, Avrupa’ya kapağı atmanın telaşında.

Suriyeli rejimden kaçıyor, Türkiye’yi durak, çağdaş dünyayı ise nihai erişim noktası olarak görüyor.

Afgan, Pakistanlı, Nijerli, Gabonlu, Sudanlı, aynı hedefi bir yaşama gayesi haline getirmiş.

Ama hiç biri, kendi ülkelerinde yönetici olarak gelmiş insanların kanlarını sömürdüğünü düşünmüyor bile.

Zira bu tür ülkelerde hakim kültür, yönettikleri ülke insanlarının beyinlerindeki ‘sorgulama’ odacığını silmiş.

Bu tür ülkelerde insanlar ‘düşünmüyor’ sadece ‘inanıyor..’

Zira düşünen, düşündüğünü sorgulamaya dönüştüren insanlar için o tür ülkelerde, bol miktarda ‘Hain’ ve ‘Kafir’ etiketi hazırladı iktidarlar.

İçlerinden beğendiğini onun altına yapıştırıveriyor.

Buna rağmen ıslah olmayan, sormaya, sorgulamaya devam edenler için de o ülkelerde cezaevleri, zindanlar ve asılarak idam gibi yöntemler geçerli.

Bakınız,  size cehaletin fotoğrafını bir-iki uluslar arası örnekten sunmaya çalışayım;

Eski Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ı yaptığı suikast sonucunda öldüren adama hakim sorar: Sedat'ı neden öldürdün
Katil: Çünkü laikti"
Hakim: Laik ne demek ?
Katil: Bilmiyorum!

Mısır'ın iyi edebiyat adamı rahmetli Necip Mahfuz’u öldürmeye çalışıp başarısız olan sanığa hakim sorar: Neden vurdun?
Sanık: Sokak çocuklarının hayalleri adlı kitabı yazdığı için...
Hakim: Peki sokak çocuklarının hayallerini okudun mu?
Sanık: Hayır!..

..

Hakim Yazar Faraç Foda'yı öldüren üç teröriste sorar:
Neden Faraç Foda'ya suikast düzenleyip öldürdünüz?
Suçlu: Çünkü kafir!
Hakim: Onun kafir olduğunu nereden anladın?
Suçlu: Onun kitabından!
Hakim: Hangi kitabından anladın onun kafir olduğunu
Suçlu: Ben okuma yazma bilmiyorum...
Hakim: Nasıııll!
Suçlu: Ben okuma yazma bilmiyorum!

Sonuç; Ey düşünenler, ey yazanlar, ey eleştirenler, ey ‘ama’ ey ‘Fakat’ diyenler, bizi, sizi nasıl bir tehlikenin beklediğinin farkında mısınız?

Yazarın Diğer Yazıları