Ahmet ZORLU

BİZİM DÜNYAMIZ..

Ahmet ZORLU

Bu yazı dünyası var ya, son derece ilginçtir..
Bazen sorarım kendi kendime;
“ Yazmak bir alışkanlık mıdır? Yazmasan eksikliğim hissedilir mi?” diye..
Kimse zahmet edip cevap aramasın ben söyleyeyim;
Benim için iki sorunun da cevabı aynıdır:
“Hayır !”
İki ucu kirli değnek gibidir yazı dünyası..
Kimselere yaranamazsınız ki, bu doğal bir işleyiştir bizim dünyamızda…
Yıllardır yazar, konuşurum bu kentte.
Bir, iki münferit vaka hariç her ikisini de yaşamadım desem yeridir..
Çok insan kazandım..
Bir çoğunu da kaybettim..
Ama yazan da, konuşan da bendim..
Allah’a şükür bugüne değin hep “Ben” olarak kaldım..
Tabi bu işleyişin herkesi memnun ettiğini düşünmek saflık olur.
Size yakın olanlar söylemeseler de sürekli yaren olmanızı beklerler.
Uzakta kaldığını düşünenlerde, diş gıcırdatıp bir gün kucaklarına düşmeniz için dua ederler. 
Onlara, beklentilerine ömürlerinin yetmeyeceğini peşin söyleyebilirim.
Bazen farkında olmadan haksızlık yaptığınız olur mu?
Olur..
Lisanı münasiple özür diler, gönül alırsınız.
Bazen bir konuda eleştiri getirirsiniz.
Kiminin hoşuna gider, alkış tutar alenen, ya da gizli.
Kimi ise, arkadaşı veya dostu, ya da desteklediği insan için yazılmış olana alınır, cevap yazar.
İçinde küfür, hakaret olmayanlar herkes gibi benim de makbulümdür.
Kimseden benim gibi düşünmesi, her söylediğime katılması gibi bir beklentide olamam..
Cevabi düşüncelere saygı duyarım..
Bir şeyin üstünden ise hiç geçmem, taviz de vermem..
Tanıdığım, inandığım dostlarıma asla konuşturmam..
Önce bildiğimi anlatırım.
İknaya çalışırım.
Israr ederse suçlayan, hem yanlış yaptığını hem ayıp, hem günah olduğunu vurgularım.
Hele hele suçladığı kişiyi tanıdığını söylüyorsa, inançlı bir insana hiç yakışmadığını söylerim.
Doğru olanın gidip o kişinin yüzüne konuşmak olduğunu hatırlatırım.
Hala direniyorsa söylediğinde;
“O zaman siz gidip konuşacaksınız!”
Öyle ya, herkese karşı savunduğunuz insanların iddia edildiği gibi bir zafiyetleri varsa ilişkinizi yeniden gözden geçirip, kendinize çeki düzen vereceksiniz..
Bu tür olayları çok yaşadım.
Çok yakın bir geçmişte de yeniden tezahür etti.
Sonucu ne oldu biliyor musunuz?
Dedikoduyu yapanın söylediklerini suçlanana iletip gerçeklere ulaştığım için o arkadaş şimdi bana selam vermiyor.
Neden?
Dedikoduya izin vermediğim, doğrulara ulaştığım için..
Bazıları da vardır, ehliyetsiz insanların kulağına fısıldadığı sözlere, doğru olmadığını bile bile itibar ederler.
Hem de “Emin”lik mertebesinde olmalarına rağmen.
Onların, elinde malzeme kalmadığında birilerinin üzerine sıçratmaya çaba gösterdikleri çamuru gördüklerini, duyduklarını utanmadan sağda solda anlatırlar.
O kadar da inanmış görünürler ki, ispiyon mekanizması ile kendilerine ulaşan bilgilere.
Önlerinde duran haklarındaki ses kayıtlarını görmezler ve dalkavuğun getirdiği asılsız dedikodu onlar için makbuldür.
Velhasıl ilginç bir dünyadır bizim dünyamız.
Yaşananların çoğuna anlam veremezsiniz..
Bir garip işleyiş işte !..

Yazarın Diğer Yazıları