Ahmet ZORLU

BEDEL.

Ahmet ZORLU

Biz henüz durumu tam olarak kavrayamazsak bile bütün dünya alarmda..

Nasıl ki, HİV, Domuz Gripi, Kuş Gribi gibi onlarca salgının faturasını dünya üzerindeki sıkıntı çeken halklar çektiyse,  Corona Virüsün ağır bedelini de dar ve sabit gelirliler ödemek zorunda kalacak sanırım.

Ekonomik durumu iyi ülkeler, virüs ile mücadele için özel bütçeler oluşturdular, hızlıca önlemler alıp hayata geçirdiler.

Bizde ise bazı belediyeler, borcunu ödemeyen su abonelerinin sularının 3 aylığına kesilmeyeceğini ilan etmenin ötesinde halk düzeyinde, dar gelirli açısından şu ana kadar bir önlem almadı.

Okullar neden tatil edildi, insan topluluklarının bir araya gelmemesi ve virüs bulaşma tehlikesine karşı.

Ama karar ile birlikte kentlerin otogarlarına bir hücum ki, sanki bayram tatiline millet memleketlerine gidiyor.

Futbol maçlarının seyircisiz oynatılması kararı alınıyor, bir çok kahvehane ‘Maç yayını burada’  afişleri asarak insanları maçı kendi kahvehanelerinde seyretmeye çağırıyor.

Yani, Stadda bir araya gelemeyecekler belki ama kahvehanede toplanacaklar.

Çalışan anne-baba okulların tatil edilmesi ile birlikte çocuğunu ne yapacağını bilemez durumda.

Babaanneler-anneanneler torun bakmak için yollara düştü.

Asıl önemli konu da, dev ülkelerin piyasaları bile çakıldı.

Bakınız, geride bıraktığımız Perşembe günü, bazı ülkelerin finansal piyasalarının durumu;

Amerika: -10%

Kanada: -12%

Fransa: -12%

Almanya: -12%

Italya: -17%

İspanya: -14%

İle kapattılar Perşembeyi.

Son 35 yılın en kötü ekonomik tablosu.

Bizde durum daha vahim.

Ama maalesef, ülkenin gündemi tek merkezden belirlendiği ve sadece o gündem üzerinde konuşulmaya izin verildiği için vahim tablo gözlerden kaçırılıyor.

Tuzu kurular, marketleri adeta yağmaladı.

Tatlı kazancı fırsata çeviren mahalle bakkalından dev süper marketlere kadar bütün ticari merkezler fiyat etiketlerini, ‘krizin getirdiği fırsat’ olarak yeniden düzenlediler.

Ülke genelinde adeta hayat durdu.

Turistik işletmeler kabus gibi günlere hazırlanıyor.

Bir çok otel, turizm sezonuna hazırlık yerine yılı nasıl atlatacağını hesaplayarak geçiriyor günlerini.

İşsizlik tırmanışını sürdürüyor.

Açıklanan enflasyon rakamları, devleşmiş-develeşmiş fiyat artışlarının yanında pire kadar bile değil.

Ama memleketteki hava laylaylom havası.

Virüse ve krize meydan okuyoruz adeta..

Krizi ve virüsü ciddiye alanlar ise kendince önlemler ile  Avrupaya Parmak ısırtıyor.

Yozgatlı Hemşehrim, insanlığa karşı bilimsel bir çözüm adına kendini kobay olarak kullanıp Arap Sabunu ile Yoğurdu karıştırıp yedi.

Tek amacı virüsü yenip insanlığa bir buluş! hediye etmekti.

Tuttursaydı, Nobel’e aday bile gösterilirdi.

Ülkenin yalan makinası televizyon kanalı bir ciddi bir haber olarak, “Türk Bilim adamları Corona Virüsünü tuzla buz eden makine mı geliştirdi?” haberleri yapıyor.

Buradaki MI eki, aslında yalanın üçkağıdın, dikkatleri cambaza çekmenin şifresi.

Adam burnuna kocaman bir soğan bağladı sokağa öyle çıktı.

Bir diğeri büyük bir naylon torba geçirdi kafasına, havasız kalmayı göze alarak.

Efendiler, beyler, ağalar artık kendimize gelelim.

Dünya denilen yer küre, insanlık tarihinin en çetin sağlık sorunu ile karşı karşıya.

Bu büyük sağlık sorununun getirdiği ikinci yok edici risk ise küresel ekonomide yaşanıyor.

Bu iki konuyu ciddiyetle değerlendirmek ve fert olarak üzerimize düşeni yaparak, genel önlemlerde katkı sunmak zorundayız.

Bilimsel yöntemlerin geliştirilmesini, bilim adamlarına bırakalım.

Ama bizden istenen kişisel önlemleri dikkate alalım.

Bize bir şey olmaz kolaycılığından sıyrılıp, çocuklarımız için, geleceğimiz için, Aziz Türkiye’nin bu sorunları aşması noktasında kendimizi sorumlu hissedip, yanlışa yanlış diyelim, doğrunun yanında da saf tutalım.

Yazarın Diğer Yazıları