Ahmet ZORLU

BAYRAM..

Ahmet ZORLU

Bayramlar toplumsal mutluluğun zirvede yaşandığı günlerdir.

Kavuşmanın, görüşmenin, dostlukların pekiştiği günler.

Aramak, aranmak tüm sevdiklerini, tüm sevdiklerince.

Sağlanan huzur için ülkeyi yönetenlere minnet etmek, huzur coğrafyasında yaşadığı için coğrafyanın sahibine minnet duymak.

Ama, maalesef son yıllarda yaşadığımız bayramlarda, farklı bir ruh hali yaşıyoruz.

Halkından, milletinden kopmuş, ayrıştıran, ötekileştiren, kendisi gibi düşünmeyenleri hain, terörist, bölücü gören bir anlayışın hüküm sürdüğü coğrafyada yaşıyor, geçmiş bayramlardaki huzuru mumla arıyoruz.

Zira, yönetenlerimiz farkında değil belki ama, güzel ülkemde durum vahim bir noktaya geldi.
Onları iktidar eylediğimizde de iyi durumda değildi ülke de, biz de değildik ama;
Hiç değilse umutlarımız vardı, gelecek hayallerimiz vardı, kırıntılarıyla yetinsek de yönetenlerin sağladığı fırsat eşitliğine güvenirdik mesela.
Yani, KPSS vardı ama kazananın ataması yapılırdı. Önüne mülakat engeli konularak saf dışı edilmezdi.

Yandaşa birkaç kurumda  görev verilmez, 3-4 ballı maaşa bağlanmazdı yani..
“Okumuş sayısı arttıkça, partimizin oyu azalıyor” diyerek eğitimi tahrip etmek için çaba sarfetmezlerdi eskiden.
O eskiler var ya o eskiler kabine kurarken, tarikatlara kontenjan tahsis etmez, çiftlik kahyasına tarımın, turizmciye turizmin, hastane sahibine sağlığın, damat efendiye ekonominin emanet edilmeyeceğini bilir, işin ehlini arar bulurlardı.
Eskiden  de enflasyon vardı ama çalışanın, emeklinin maaşı da enflasyon oranında artırılır, enflasyon rakamları ile oynamak akıllarına bile gelmezdi o zamanın yöneticilerinin.
Eski dönemlerde iktidar mutfağın ateşini söndürmek için sıvardı kolları ilk olarak.
Nato’nun ikinci büyük ordusuna sahip olmamıza rağmen, sizden önceki yönetenler hayat pahalılığından yakınanlara, “Siz bir mermi kaça mal oluyor, haberiniz var mı ?” diye sormazdı mesela.
Sizden önce de yol yapılırdı, köprü yapılırdı, Havaalanı yapılırdı, hastane inşa edilirdi.
Ama bedelini, yoldan geçen de geçmeyen de, köprüden geçen de geçmeyende, havaalanına giren de, hiç girmeyen de ödemezdi eskiden.
Hastaya müşteri gözüyle bakılmazdı mesela hastanelerimizde.
Devletin temellerinin atıldığı Ankara Garı, Haydarpaşa Garı gibi tarihi binalar korunur, kollanırdı. Kimsenin aklına bunların otel ya da hastane yapılabileceği gelmezdi.

Ormanlar, kiralık adamlarca yakılıp, yandaşa tatil köyleri için yer açılmazdı eskiden. Yanan ağacın yerine yenisi dikilirdi.
Atatürk Orman Çiftliği Arazisine, ODTÜ’nün alanına gecekondu gibi kaçak saray inşa etmek kimsenin aklında olmazdı.
Ekonomik olarak, ara rejimlerde bile ortalama yüzde 5 civarında kalkınır, gelişmekte olan ülkeler arasında en gözde ülke konumunda olurduk eskiden.

Fabrikalar, şirketler, işletmeler Konkordato için mahkeme kapılarında sıraya girmez, altın ve doların Türk Lirası karşısıdaki artışı öngörülebilir oranların üzerinde olmazdı.
Hepsinden önemlisi de, iktidar eliyle beslenip büyütülen, koruyup kollanan din adamı maskeli bir hain çıkıp, ülkede iç isyan çıkarmaya kalkışmazdı. Eski iktidarlar bu kadarına izin vermezlerdi.
Devletin kurumları tarikat maskeli asalaklarca işgal edilemezdi mesela.
Okullarda Cumhuriyetin erdemi, demokrasinin nimetleri öğretilirdi çocuklara.
Çocuklar fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür olarak hazırlanırdı hayata, her şeye rağmen.
İktidar destekli sendikaların rengi bile bu kadar sarı değildi örneğin.
Ters giden bir şeyler olduğunda, odalar, birlikler, dernekler uyarı mesajlarıyla uyarırlardı iktidar edenleri.
Ama ‘bizi uyardı’ diye hiçbir odanın, derneğin, federasyonun, konfederasyonun başkanının başı belaya girmezdi.
Sizden önceki iktidarda, bir komutan çıkıp komşu bir devleti konuşmasında uyardığında o devlette kırmızı alarm ilan edilir, komutanın uyarısı anında yerine getirilirdi.
Sınırlarımız yol geçen hanı değildi örneğin.
Dünyanın mülteci merkezi haline getirmek güzel ülkemi, hiç kimsenin aklının ucundan bile geçmezdi.
Çaresizlik yüzünden ülkesinden kaçıp Türkiye’ye gelenleri, hiçbir Başbakan veya Bakan Avrupa’ya karşı tehdit sopası olarak kullanmaz, “Bindirir otobüslere göndeririz” diye medeni dünyaya aba altından sopa göstermezdi yönetenler.
Evet fakirdik, ama bu kadar çok fakiri yoktu bu ülkenin.
Evet işsizdik, ama bu kadar çok işsizi yoktu bu ülkenin.
Evet demokrattık, bu günden daha fazla.
Hakimlerimiz daha adildi örneğin.
Bu kadar fazla insan hakkında Cumhurbaşkanına Hakaret Davası açılmaz, gazeteciye, fikir adamına, sivil toplum liderine kodes reva görülmezdi eskiden.
Ve hiç bu günkü kadar huzur arayan, gelecekten umudunu kesen, hayallerini bile tüketen insan topluluğu yaşamamıştı bu güzel ülkede.

Ama bu gün bayram.

Yine de bayramınız bayram gibi geçsin, kutlu olsun..

 

Yazarın Diğer Yazıları