Ahmet ZORLU

ASLINDA..

Ahmet ZORLU

Aslında çok zordur.

Gazetecilik, Köşe Yazarlığı..

Sistemin ve adamın adamı olmadan, ilkeler doğrultusunda yapıldığı zaman daha da zordur..

Üzmeyeceksen, uyarmayacaksan, doğruya davet etmeyeceksen, yapmayacaksın gazeteciliği zaten.

Zira, mesleğin evrenselleşmiş ilkeleri vardır.

Bu ilkelerin birinci maddesi ise ‘Haber kutsal, yorum hürdür’ diye başlar.

Yani gazetecinin yazdığı haber, habere konu olayı bütün yönleri ile doğru şekilde okuyucuya verilmesidir.

Çarpıtılmadan, oynanmadan..

Haber, bir yaşanmışlığın, yaşandığı şekliyle toplumla paylaşılmasıdır yani..

Yorum ise, yazarın bakış açısını olduğu kadar, kamu yararını, toplum çıkarını da savunabilmeli ki, anlamlı, uyarıcı olsun.

Yani haberin, yorumun yayınlandıktan sonra, arayan ilahlara, “Seni üzdüm mü patron” dememeli, haberinin ve yorumunun arkasında kaya gibi sağlam durmalı, durabilmelisin.

Kaygın insanlık olmalı kalemi eline aldığında.

Ayrıntıyı kaçırmamalı, tarihe not düşmek adına ara sıra gerilere giderek örnekler sunmalısın, tek muhatabın olması gereken okuyucuya, dinleyiciye..

Fiyaskoyu zafer, zaferi hezimet olarak göstermeye kalkıştığında inandırıcılığını, güvenilirliğini yitirir, sistem veya sistemlerin oyuncağı olursun.

Nereden mi çıktı bu tanım dersi.

Anlatalım efendim;

Son yıllarda güzelim Kayseri’nin her şeyi olmak için yola çıkanlar, kaleleri tek tek kaybetmeye başlayınca, yanlışlarına yanlış diyenlerin geçmişlerini, hayatlarını mercek altına almış, ‘Nasıl bir baskı kurarız da bu adamı sistemin parçası haline getiririz’ hesaplarına girişmişler.

Bu oluşumlar, yıllardır kapıkulu haline getirdikleri bazı kalemleri de, saldırı ve saldırılar için tahkim edip donatmışlar.

Bakın efendiler, eğer bir imam Yüce Kitabımızın emirleri doğrultusunda verirse vaazını,  bir araç sürücüsü dünyada kabul görmüş trafik kurallarını, çalışırken harfiyen uygularsa, bir gazeteci yazarken ve yorum yaparken tek kaygısı gazeteciliğin evrensel ilkeleri olursa, bir belediye başkanı geçmişin hesabını verememe kaygısı yaşamadan yapıyorsa görevini, istediğiniz kadar vekalet verdiklerinizi eğitip donatın.

Daima işini, işinin doğruları çerçevesinde yapanlar kazanır.

Zaten ondan türemiştir her meslekte, kullanışa elverişliler.

Ama unutmayın, onların bir kullanım süreleri vardır.

Miadlarını geçirdiğiniz zaman, yan etkileri çoğalır, yani bağladığınız muslukların suyu kesildiğinde sizi ilk paçanızdan ısıracak olanlar onlardır.

Bu günlerde, ülke genelinde ve kentlerde bir hesaplaşma dönemi başladı.

Siyasi partilerde iç hesaplaşma, kamu kuruluşlarında dosya ve kayıt temizliği.

Çünkü görüyorlar ki, hiçbir iktidar baki değildir.

Ama bilmedikleri şey, bazı izler, bazı kayıtlar, bazı imzaların silinmezliğidir.

Yani geçmişinizde varsa bir kirlenmişlik, gelecekte bunun hesabını verirsiniz.

Zira Demokrasi kurumlar ve kurallar manzumesidir.

Denge ve denetleme, demokratik sistemlerin olmazsa olmazıdır.

Dengeyi sarstığınız an denetleme kaçınılmazdır.

İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinde bir takım keyfiyetçi takımının kent halkına yaptıkları ve yaşattıkları nasıl bir bir ortaya çıkıyorsa, yarın Kayseri’de, yarın Konya’da, Yarın Erzurum’da, Antep’te de çıkacağından zerrece kuşkunuz olmasın.

O zaman bu kentte yıllarca ve keyfince at koşturanların arkasında saf tutan ve yazdıkları ile, yorumları ile at koşturanların izlerini temizlemeye çalışanlar da bir bir teşhir edilecek, yaptıklarının hesabını denetim kurullarına, yargıya ve hepsinden önemlisi halka vermek zorunda kalacaklardır.

Nasıl ki Lale Devri, nasıl ki Papatya Devri, nasıl ki Saray ve Sultan devri bitmez sananlar, tarih mahkemesinde hain ve hırsız olarak yaftalandı ise, son yıllarda kurulan adı konulmamış bu düzenin değirmenine su taşıyanlar da, bu düzeni yaratanlarla birlikte bir ömür üstünü örttükleri utancın, utançların ağır yükü altında ezilecek, çocuklarına onur yerine onursuzluk bırakacak ve Halk Mahkemesi olan vicdanlarda müebbetlik hale geleceklerdir.

Çocuklarına gösterişli hanlar, hamamlar bırakmakla övünen ‘çengiler’ bile “Hiçbir miras doğruluk kadar büyük değildir.” gerçeğini görecek, ama geç kalmışlığın yarattığı yıkımın enkazı haline geleceklerdir.

Yazarın Diğer Yazıları