Ahmet Çınar

BİR ÖDÜL HİKAYESİ

Ahmet Çınar

Ünlü mizah ustası ve hikaye yazarının bu öyküsünü büyük bir ilgi ile okuyacağınızı umuyorum.
Bu öyküyü herkes kendisine göre yorumlayabilir.
Öykümüz, aslında bir saltanat, bir taltif edilme, bir pışpışlama öyküsüdür.
Şöyle de diyebiliriz; Yalakalığın mükafatıdır.

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir memlekette açlık ve yoksulluk baş göstermiş.

Bir zamanlar bir eli yağda, bir eli balda olan insanlar, bir dilim kuru ekmeğin yoksunu olmuşlar.

Padişah bakmış ki, kıtlık halkı kırıp geçirecek, bunu önleyici bir yol aramış. Çığırtkanlar padişah fermanını şöyle bağırırlarmış:

Ey ahali!.. Duyduk duymadık demeyin! Her kimin devlete bir hizmeti, vatana bir yararlılığı olmuşsa, koşup saraya gelsin! Padişahımız efendimiz onlara nişanlar verecek!.. İnsanlar, açlığı, yokluğu, derdi, borcu, harcı unutup, padişahtan nişan alma sevdasına düşmüşler.

Padişahta yapılan hizmetin büyüklüğüne çeşit çeşit nişanlar varmış. Gelen giden nişan alıyormuş.

Padişahın nişan dağıttığını duyan bir inek de,
-‘’Nişan asıl benim hakkım’’ diyerek bir nişan almayı aklına koymuş.
Açlıktan bir deri, bir kemik inek koşa koşa sarayın kapısına gelmiş. 
Kapıcıbaşıya:
-‘’Padişaha haber verin’’ demiş. İneği huzura kabul eden padişah:
-‘’Böğür bakalım, ne böğüreceksen?’’ diye sormuş. İnek de:
-‘’Sultanım’’ demiş, duyduğuma göre nişanlar dağıtıyormuşsunuz. Ben de nişan almak istiyorum. Padişah:
-‘’Hangi hakla’’ diye bağırmış. ‘’ Memlekete nasıl bir yayarın dokundu ki sana nişan verelim?’’
O zaman inek:

-‘’Efendimiz! Bana nişan verilmesin de kime verilsin? Ben daha insanlara ne yapayım? Etimi yersiniz, sütümü içersiniz, derimi giyersiniz, gübremi bile bırakmaz kullanırsınız’’

Padişah ineğin isteğini haklı bulmuş. İneğe ikinci dereceden bir nişan verilmiş.
Boynunda nişanı, inek sevinçten sevinçten oynaya oynaya saraydan dönerken katırla karşılaşmış. Katır:
-‘’Nedir bu sevincin? Nereden gelirsin böyle? İnek her şeyi bir bir anlatmış.
Padişahtan nişan aldığını da söyleyince katır da coşmuş, o coşkunlukla doğru sarayın yolunu tutmuş.
-‘’Padişahımız efendimize göreceğim’’ demiş. Padişah:
-‘’Gelsin bakalım katır kulum da’’ demiş.
Katır huzura varınca, el etek öptükten sonra, nişan istediğini söylemiş. Padişah sormuş:

-‘’Sen ne yaptın ki nişan istiyorsun?’’
-Aa hükümdarım! Savaşta topunuzu, tüfeğinizi sırtında taşıyan ben değil miyim?, Barışta çoluğunuzu-çocuğunuzu sırtında götüren ben değil miyim?’’

Katırı da haklı bulan padişah:
Katır kuluma da birinci dereceden bir nişan verilsin!.. Diye ferman eylemiş.

Katır da bir sevinçle saraydan dönerken eşekle karşılaşmış. Eşek:
-‘’Nereden gelip nereye gidersin?’’ Katır başından geçenleri anlatınca,
-‘’Dur öyleyse, padişahımıza gider, bir nişan da ben alırım!’’ Diye dört nala saraya koşmuş.
Saray koruyucuları, deh demişler, çüşş demişler ama, eşeği kabul eden padişah:

-‘’Ne dilersin ey kulum?’’ deyince.
Eşek de dileğini bildirmiş. Padişah canı burnuna gelip kükremiş.
-‘’İnek eti ile derisi ile gübresiyle bu memlekete, bu millete hizmet etti. Katır desen savaşta, barışta yük taşıdı, bu vatana hizmet etti. A eşek, ya sen ne iş gördün ki, bir de kalkmış eşekliğine bakmadan nişan istersin? Söyle ne halt ettin?’’

O zaman eşek keyiften sırıtarak:
-‘’Aman padişahım efendim’’ demiş. Size en büyük hizmeti eşek kulların yapmıştır.. Eğer benim gibi binlerce, milyonlarca eşek kulların olmasaydı, hiç bu taht üzerinde oturabilir miydin? Saltanat sürebilir miydin? Dua et biz eşek kullarına ki, bizim gibi eşekler var da, sen de böyle saltanat sürüyorsun’’

Padişah, karşısındaki eşeğin, öyle her eşek gibi teneke nişanla gözü doymayacağını anlamış.

-‘’Ey eşek kulum, haklısın, senin sayende ben bu makamdayım’’ demiş. ‘’Senin bu çok yüksek hizmetini karşılayabilecek bir nişanım yok. Sana ölünceye kadar beylik ahırından her gün, makarna, bulgur, üzüm hoşafı ve kış aylarında da kömür bağladım.
Ye, ye! Saltanatım için durmadan anır!

Yazarın Diğer Yazıları