Sebati Ataman'dan Akar tepkisi

İyi Parti Kayseri Milletvekili Adayı Sebati Ataman, Milli Savunma Bakanı ve Ak Parti Kayseri Milletvekili Adayı Hulusi Akar'a 15 Temmuz gecesi ile ilgili sorular yöneltti. Kayseri Olay Gazetesi haber merkezi tarafından derlenen haberimiz…

Sebati Ataman'dan Akar tepkisi
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

 İyi Parti Kayseri Milletvekili Adayı Sebati Ataman, Milli Savunma Bakanı ve Ak Parti Kayseri Milletvekili Adayı Hulusi Akar’a tepki gösterdi. 15 Temmuz gecesi ile ilgili sorular yönelten Ataman şöyle konuştu; “Su Uyur Hulusi AKAR Paşam(!)

Çerçevesi çizilmiş, aktörleri belirli 15 Temmuz kalkışmasının sözde mağduru olan ve boynuna ip geçirilmesinin diyeti olarak bakan olan, silahlı kuvvetlerde “su uyur Hulusi Akar” diye anılan Kayseri AKP 1’nci sıra Milletvekili adayı Hulusi AKAR Paşa (!)…
Sayın AKAR paşam (!); yakından tüm gerçekler ortaya çıkacak az kaldı ama ben size birkaç soru sormak istiyorum.

15 Temmuz kalkışmasının olacağını öğrendiğinizde;
1.    Neden Türk Silahlı Kuvvetleri’nde en küçük birimde bile defalarca uygulanan “İkinci emre kadar mesai devam edecek” emrini vermediniz, eğer bu emri verseydiniz bu kalkışma olur muydu?
2.    Kuvvet komutanlarını neden derhal görev başına çağırmadınız da, örneğin Hava Kuvvetleri Komutanı İstanbul’da düğünde başına basılarak derdest edildi?  Deniz Kuvvetleri Komutanı kalkışmayı saat 22.23'te öğrendim dedi, o sırada Yeşilköy'deydi. Bakırköy sokaklarında yer değiştirmeye başladı. Yollar güvensizdi ve gideceği en yakın deniz birliğinde kalkışmacılar olabilirdi. Hatta darbeciler yerini tespit etmesin diye iki saat telefonunu kapattı. Oysa siz çok önceden biliyordunuz neden ona bildirmediniz? 
3.    Siz kalkışmayı saat 17:00- 18:00 arasında öğrendiğinizi söylediniz, neden Başbakana ve Cumhurbaşkanına anında bilgi vermediniz? Zira Cumhur reisi Erdoğan saat 20:00 gibi bir şeylerin olduğuna dair bilgiyi eniştesinden öğrendiğini söyledi…
4.     Kara Havacılık'ta görevli Binbaşı'nın "üç helikopterle MİT Müsteşarı kaçırılacak" ihbarını nasıl oldu da bir "darbe girişimi ihbarı" olarak değerlendirmediniz?
5.    Bu kadar önemli bir olayı öğrenmiş iken, Genelkurmay Başkanlığı altında bulunan Komuta Kontrol Harekât Merkezi’ne (ki burası günlerce yaşana bilecek her türlü konfora haiz, ayrıca içeriye girmenin imkansız olduğu yerdir)inerek silahlı kuvvetlerin tüm birimlerine kalkışmayı derhal bildirmediniz de makamınızda başınıza silah, boynunuza ip geçirilmesine müsaade ettiniz?
6.    Mehmet Partigöç, Mehmet Dişli’nin Fetullahçı olduğu, TSK içinde yaygın olarak bilinmesine rağmen siz, karargâha bu isimleri neden seçtiniz ve MİT raporuna rağmen neden ısrarla orada tuttunuz?
7.     Kalkışmanın bastırılmasının ardından bir helikopter ile Çankaya Köşkü'ne geldiniz.  Sizi derdest eden, boynunuza ip geçirten, ağzınızı burnunuzu bir havlu ile kapattıran, ellerinizi kelepçe taktıran, Akıncı Üssü'ne götüren Mehmet Dişli yanınızdaydı ve siz, helikopterden inince Dişli'nin tutuklanmasını istemediniz, o gün akşam üzerine kadar Başbakanlık Kriz Merkezi'nde sizinle birlikteydi ve ancak akşamüzeri tutuklandı. Neden?
Sayın Paşam(!) siz bir asker olarak mutlaka Türk Silahlı Kuvvetler İç Hizmet Yönetmeliği’nin 120’nci maddesini biliyorsunuzdur ancak unutmuş olabilirsiniz veya hatırlamak istemeye bilirsiniz bu nedenle size hatırlatmak isterim:
Madde 120 – “Düşman eline esir düşmek çok acı ve büyük bir felâkettir. Yurt uğrunda ölmek ise büyük bir şereftir. Bundan dolayı esir olmamağa son dereceye kadar çabalamalıdır. Bir asker, ancak yaralanıp da tamamen dermandan kesilerek veya bütün kuvvetini sarfettiği ve vazifesini tamamen yaptığı halde kurtulmak çaresini bulamayarak esir olursa mazur sayılır. Son kuvvetini ve kurşununu sarfetmeden evvel ve hele korkaklık yüzünden esir olan asker cumhuriyete ve yurda hıyanet etmiş sayılarak ağır surette cezalandırılır. Esaretten dönüşte her asker esir düşmekte kendisinin bir kusuru olmadığını ispata mecburdur.”
Sayın Paşam(!) Gazi Meclis’te kafanıza tabanca dayandığını söyleyerek: “Akıncı’ya götürdüler, etrafımızda silahlı insanlar, bir sürü asker. Bütün o alçakların önünde tek başıma oturuyorum. ‘Bunu okuyun, imzalayın’ dediler. İmzalamadım. Yatağınıza yattığınızda düşünün, kafanızda tabanca varken, hayır diyebilecek kaç kişi var? Denemeden söylemeyin, deneyin!..” dediniz. Bir subay için ne kadar onur kırıcı bir açıklama…
Sayın Paşam(!), “Kafasına silah dayandığında düşmana biat etmemek, düşmana katılmamak” bir asker için övünülecek bir şey değildir, bir görevdir. Bir zabit esir olmaz, son mermisine kadar savaşır son mermisini kafasına sıkar, Türk subayı için o mermi onurdur, tıpkı Ali Tatar’ın yaptığı gibi… 
Ayrıca biz,
Atatürk’e “Firavun” diyen, “1923 devriminden beri, boynumuz ağrıdı Batı'ya bakmaktan. Sanki bin yıllık uygarlığımız hiç olmamıştı” diye yazan, dinci- gerici Nuri Pakdil’i Ankara'daki evinde ziyaret ettiğinizi,
Atatürk’e hakaret eden, Atatürk’ün manevi kızıyla “yattığını” utanmadan yazan, Fethullah Gülen’e övgü dolu mesajları olan dinci Akit gazetesi yazarı Mehtap Yılmaz’ı hastanede ziyaret ettiğinizi,
Atatürkçü aydınların ölümünü duymazdan geldiğinizi,
Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı, “keşke Yunan kazansaydı” diyen fesli Kadir’e sosyal medya hesabından “Şu anda yoğun bakımda olan Kadir Mısırlıoğlu’na Cenab-ı Allah’tan acil şifalar diliyorum” paylaşımınızı,
Askeri cezaevindeki silah arkadaşlarına yapılan kötü muameleye sessiz kaldığınızı,
2003'te Türk askerlerinin başına çuval geçiren birliğin komutanı olan, ABD Kara Kuvvetleri Komutanından liyakat madalyası aldığınızı,
Ergenekon, Balyoz, Kafes, Poyrazköy gibi Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yapılan kumpaslara tepki göstermediğinizi,
Harp Okullarının, Askeri Liselerin, Askeri Hastanelerin kapatılmasına sessiz kaldığınızı, asla unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız…
Silah arkadaşların sana haklarını helal etmeden öldüler, yaşayanlar da sana haklarını helal etmiyorlar… Her canlı ölümü tadacak, siz de tadacaksınız cenazenizde silah arkadaşlarınız olmayacak…
Unutma ki, bir gün mutlaka adil bir yargı önünde hesap vereceksin… Ahiretteki hesabını düşünemiyorum bile…”