Ahmet ZORLU

SEÇİMLER.

Ahmet ZORLU

Tam bir komedi izliyoruz İstanbul’da..

İktidar Partisi yöneticisi çıkıp diyor ki, ‘Cumhuriyet Tarihinin en şaibeli seçimi yaşandı..”

Eee tamam da kardeşim, bir ülkenin seçim güvenliğinin, sağlıklı seçim yapılmasını sağlamanın sorumlusu kim?

İktidar..

İstanbul’da dakika dakika değişen oy sayıları, seçim değil formaliteleri yerine getirdiğimizi göstermiyor mu?

Sandık sandık ele alalım meseleyi..

Her sandığın başında görevlendirilmiş, devlet memuru Sandık Başkanı var mı, var.

Yanında bir AKP’li, bir CHP’li, bir MHP’li, bir İYİ Partili isim, ‘Sandık Kurulu Üyesi’ olarak yer alıyor mu, alıyor.

Diğer Partilerden de temsilciler, ‘Müşahit’ oyarak oy kullanma işlemi ve sayım sonuçlarına nezaret ediyor mu, ediyor.

Sandıktan çıkan her oy, kurul üyelerine gösterilerek hangi partiye aitse onun hanesine yazılıyor mu, yazılıyor.

Sayım bittikten sonra ‘Sandık Sonuç Tutanağı’ hazırlanıyor mu, hazırlanıyor..

Sandık Başkanı ve Sandık Kurulu Üyeleri tutanağın altındaki bölüme, “Sayım yapılmış, sonuçlar aşağıdaki gibidir” diye yazarak imzalıyor mu, imzalıyor.

Sonra tutanağın bir nüshası sandığın bulunduğu okulun kapısına asılıyor, kalan nüshalar İlçe Seçim Kurulu’na gidiyor mu, gidiyor.

Oy torbası, sandık başkanı tarafından ilçe seçim kuruluna götürülürken, genellikle bir polis ya da partinin sandık kurulu üyeleri torbaya nezaret ediyor mu, ediyor.

Her partili bu sandık sonuç belgesinin fotoğrafını çekiyor, partisine gönderiyor mu, gönderiyor.

İlçe Seçim Kurulu’nda, altında biri kamu görevlisi 5-6 kişinin imzası bulunan sandık sonuç belgesi İlçe Seçim Kurulu’na teslim ediliyor mu, ediliyor.

Burada sonuçlar hesaplanarak ‘Birleştirme Tutanağına, daha sonra da o seçim çevresinin Sandıklardan gelen sonuçlar bölümüne işlenip, bir Hakim nezaretinde ilçenin seçim sonucu ilan ediliyor mu, ediliyor.

Bununla da yetinilmiyor, gerekli evrakların tamamı ve oylar İl Seçim Kurulu’na intikal ettiriliyor mu, ettiriliyor.

Unutmadan, oylama süresince de, sayım süresince de sandık başkanı, sandık kurulu üyelerinden gelen itirazları da değerlendiriyor mu, değerlendiriyor.

Sonuçta, o ilin seçim sonuçları ilan edilir hale geliyor mu, geliyor.

Ama partilerden gelen itirazlar üzerinde, yapılan yeniden sayımlarda ise her seçim çevresinde, her aday oyunu artırıyor.

Yani şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, “Bir sandık başkanı yanında 5 parti temsilcisinin sahiplenmesi gereken ortalama 300 seçmenin oyu Allaha Emanet..

Bir başka deyişle, 300 seçmenin oy kullanmasını, onların sayımının yapılmasını, ilgili seçim kuruluna iletilmesini sağlamak amacıyla görevlendirilen Sandık Başkanı, 23+58’i hesaplayıp sonucunu sandık belgesine işlemekten aciz.

İstanbul’da 9 gündür yaşadığımız sayım komedisi, seçimin sonucunu sadece İstanbul’da değil, Türkiye genelinde şaibeli hale getirmiştir.

Bir kent düşünün, adayların aldığı oylar bir gün artıyor, ikinci gün azalıyor.

Bir ülke düşünün, aldığı kararı götüreceğiniz itiraz mercii olmayan Yüksek Seçim Kurulu, iktidar partisinden gelen talepleri ‘Emret’, muhalefetten gelen talepleri ise ‘Ret’ cevabı ile karşılıyor.

Bir ülkenin Resmi Haber Ajansını düşünün.

YSK daha sandık sonuçlarını sisteme girmeye başlamadan, ülkenin seçim sonuçlarını yüzde 98 oranında sonuçlandırıyor, bir yerde muhalefet öne geçince de veri akışını kesiyor.

Demek ki, bu güne kadar seçimlerde hangi aday elini çabuk tutmuş ve ‘ben kazandım’ açıklaması yapmış ise seçimleri ona kazandırmışız.

Ya da YSK daha sonuçları toparlamaya başlamadan “Atı alan Üsküdar’ı geçti” diyeni galip ilan etmişiz.

Bu gün geldiğimiz noktada, ben oy verdiğim partiye oyumun gittiğinden artık emin değilim.

O halde, sandık sandık bu işi karıştırmanın anlamı kalmamıştır.

Hep birlikte, iktidarı ile, muhalefeti ile Seçim Sistemi’ni tartışmaya açmak zorundayız.

İstanbul Trajedisi bize bunun artık kaçınılmaz olduğunu göstermiştir.

Yazarın Diğer Yazıları