Ahmet ZORLU

REÇETE..

Ahmet ZORLU

Kendisine biçilen ömür kadardır yaşam süresi.
Kendi arzuladığı koşulları oluşturmak için değişiklikler yapar, insan.
Yeni bir ev aldığında, onu kendi bakış açısına göre düzenler.
Bir işe başladığında masasını, odasını kendi kolayına göre şekilden şekle sokar.
Yeni bir dost edindiğinde, dostunu kendine göre değiştirmeye yeltenir.
Ama başaramaz.
İşte arıza da burada ortaya çıkar.
Açmaz burada başlar.
Doğala aykırı olan da bu çabadır.
Çünkü insanı değiştirmek, onu yeni huy ve tabiatla donatmak sadece ona ruh ve huy veren güce aittir.
Bitkilerde ise durum farklı.
Her ağaç dallarını, boyunu-posunu çevredeki diğerlerine göre ayarlar.
Bazen güneşi iyi alabilmek için uzayıp gider.
Bazen de eğilir, bazen alt dalları kuruyup dökülür.
Hareketli canlılar da öyle.
Kedi-köpek de, börtü-böcek de .
Oysa insan neden farklı.
Belli bir erdeme ulaşıncaya kadar insan, egosu dostunu kendine uydurmayı amaçlar.
Olmaz olmayacağına göre, bazen dost kaybedilir.
Olgunlaştıkça insan bazı gerçekleri çok daha iyi anlayabilir.
Canlı, hayat ortamı bulduğu yerlerde oluşur, palazlanır, gerektiğinde değişikliklere uğrayarak yaşamını sürdürür.
Buyurulduğu kadar.
Yeryüzünde, derede-tepede, denizin derinliklerinde, toprağın içinde, atmosferin elverişli yüksekliklerinde.
Mağaralarda, kulübelerde, apartmanlarda, villalarda.
Canlı yaşamına uygun alanlar hep aynı.
Yani sınırlı.
Canlılar artıyor.
Belli kurallara göre dengelenen canlı popülasyonu var.
Bir de dengelenemeyen popülasyon var.
Mahkum edildiğimiz beton kulelerin uzunluğunda ölçü kaçırılırsa eğer, yaşam şekillerinde değişikliğe gidilecektir elbette.
Kısıtlamalar olacaktır.
Doğayı, yeşili özleyen, bir tavuk bile göremeden büyüyüveren çocuklar olacak çevremizde.
Ya da, Çinde ortaya çıkmış bir hastalık sizi eve mahkum eder, kaçmak zorunda kalırsınız en sevdiklerinizden bile.
Çünkü hem kendinizi, hem onu düşünmeniz gerekir.
Evrim içinde veya zorlamayla.
İnsandır kontrolsüz çoğalarak dengeyi bozan, doymayan, büyüdükçe daha çok isteyen tek yaratık.
Çok insanın gereksinimleri için daha çok canlı gerek.
Daha çok canlı için doğal olmayan besinler, ortamlar üretmek gerek.
Fenni gübreler, zirai ilaçlar, seralar, yapay yemler, besi çiftlikleri.
Yaşam süresi uzun olsun, kısa olsun.
Yaşanan ortam kalabalık olsun, tenha olsun, sır tek, formül tek:
Seveceksin kardeşim..
Benimseyeceksin, kabulleneceksin ki;
Sevilesin, benimsenesin, kabullenilesin.
Seveceksin ki; Yaşadığının anlamı, tadı-tuzu olsun.
Seveceksin ki; Yaşama şansın olsun. Sürünmeyesin. Hayatın özünün maddede değil, manada olduğunu bileceksin.
Seveceksin ki; bitki olasın, hayvan olasın, İnsan olasın. Yaratılışın özüne varasın.
Sevileceksin ki ; Sevilesin. Uçan kuşun yuva yapışını seveceksin. Sevdiğini görmen olanaksızsa, onu görebilme hayalini seveceksin.
Korkmayacaksın.
Yaratılışı seveceksin, bir parçası olduğun seni yaratanı seveceksin.
Acılarını seveceksin, buruşmuş gerdanını seveceksin, sarkmış göbeğini seveceksin. Dostunun dağınık saçlarını, çapaklı gözlerini seveceksin. Cinnetini seveceksin. Salya-sümük hıçkırıklarını seveceksin. Şekerli suya doğrayıp yediğin arpa ekmeğini seveceksin.
Zira çoklarla-yoklar, hazlarla-elemler her zaman dengededir.
Bileceksin.
Bilebildiğin kadar seveceksin, sevebildiğin kadar sevileceksin.
Sınır koymadan seveceksin.
Utanmadan seveceksin.

Yazarın Diğer Yazıları