Ahmet Çınar

HURİYE.. NURİYE ..DÜRÜYE!

Ahmet Çınar

Referanduma çok az bir süre kala milletçe ''Evet-hayır'' oyunu oynamaya başladık.

Yaş ortalaması 50 ve civarında olanlar anımsayacaklardır. Usta sunucu Erkan Yolaç'ın 70'li ve 80'li yıllara damga vuran müzik- eğlence programları içerisindeki ''Evet mi-hayır mı?'' yarışma programı uzun süre ilgi ile izlenmişti.

 

Şimdi buna benzer bir ''Evet mi-hayır mı?'' dalgası sürüp gidiyor. Bu dalgaya da ne yazık ki vatan sathındaki milyonlar kapılmış durumda. Seçim dönemlerinde bile böylesi bir kampanya yürütülmedi şimdiye kadar. Yangından mal kaçırılacakmış gibi dumanlı, bir o kadar da acımasız kampanyalar ahlak sınırlarını zorlamaya başladı.

Şu şunu dedi, bu bunu dedi!

Vay! Bunu söyleyen sen misin? 

Terbiye sınırlarının aşıldığı, volümlerin tavan yaptığı, küçüklere anlatamayacağımız sokak ağzı ifadeler koca,koca insanların ağzından salya olup akmakta olup geri dönüşü olmayan bir şekilde kampanyalar sürdürülmekte.

 

Bu arada bugün 'Ak' dediğimize, yarın 'Kara' deme gibi bir aymazlık sergilemede de üstümüze yok hani.

 

Bazen bir saat öncesi, bazen bir gün öncesi, bazen bir hafta öncesi, bazen de bir ay öncesi söylediklerimizi biz söylememiş gibi rahatlıkla inkar etmede de üzerimize yok.

Buna akıl tutulması mı diyelim, yoksa politikanın acımasız yansımaları mı ? diyelim.

 

Şunun şurasında referanduma dört gün kaldı. Pazar akşamı tıraşlar önümüze düşecek.

Söylenenler, söylendiğiyle kalacak. Hiçbir şey olmamış gibi hayat devam edecek. Yalnız biz evlatlarımıza, torunlarımıza bazı şeyleri anlatmakta zorlanacağız, yapılan densizliklerin hesabı da kolay, kolay kapanmayacak. 

 

Siyaset kesinlikle yalan üretme, kandırma, laf sokuşturma ve duruma göre hareket etme sanatı değildir. Yasamayı yürütme sanatıdır Siyaset.

Siyasetçi mantıklı olmalı, çözümden yana olmalı, dürüst olmalı.

 

Bir düşünür ''Gülümseme, insanın yüzünde açan bir çiçektir'' demiş.

 

Büyük bir hastane de 5 meşhur cerrah oturmuşlar ve hangi meslekten olan insanları ameliyat etmenin daha kolay olduğuna dair sohbet ediyorlarmış.

 

İlk cerrah demiş ki: ''Ben muhasebecileri, hesap uzmanlarını ameliyat etmeyi severim. İçlerini açtığım zaman her şey numaralıdır, iş kolay olur.''

 

İkincisi: ''Doğru ama Elektrikçilerin, Elektronikçilerin ameliyatı daha kolaydır. Her şey ayrı ayrı renktedir.''

 

Üçüncü cerrah: ''Siz bir de kütüphanecileri, arşivcileri görün. Her şey alfabetik sıradadır, onun için onların ameliyatı çok daha kolay olur.

 

Dördüncüsü: ''İnşaatçıların ameliyatı da pek kolay olur'' demiş. ''Üstelik onlar iş bittikten sonra içeride parçalar, yabancı maddeler kalmasına alışıktırlar.''

 

Sonuncu cerrah: ''Arkadaşlar'' demiş. ''Siz herhalde hiç siyasetçi ameliyat etmediniz. Onların kalbi, yürekleri yoktur. içleri bomboştur. Beyinleri de öyle. Üstelik kafalarından hasta  iseler, başka yerlerinden alıp beyinlerine takarsınız. Onlar siyasete kaldıkları yerden devam ederler.''

 

Dün söylediklerini bugün unutan siyasetçilerimiz için örnek olabilecek 3 ninemize kulak verelim..

 

HURİYE..NURİYE..DÜRÜYE.

 

70-80 Yaşlarında çok eski 3 arkadaştırlar.

Huriye Nuriye'ye telefon eder ve Dürüye'ye gitmek için anlaşırlar ve giderler.

 

Düriye arkadaşlarına kahve yapar ve içerler.

Biraz muhabbetten sonra Düriye: ''Ayy! Kusura bakmayın unuttum, birer kahve yapayım da içelim'' der.  Huriye ve Nuriye bir şey demezler.

 Aradan zaman geçer ve Dürüye tekrar ''Size birer kahve bile yapamadım, hemen yapayım da içelim'' der. Bizimkiler yine ses çıkarmazlar.

Akşama doğru Huriye ve Nuriye kalkarlar. Yolda bastonlarıyla tin,tin yürürken aralarında şu konuşma geçer:

'' Kız gördün mü Dürüye'yi ne kadar da pinti olmuş, bir kahve bile ikram etmedi.

Nuriye: ''Sen Dürüye'yi ne zaman gördün ki kız?''

Yazarın Diğer Yazıları