KÖY ENSTİTÜLERİ KURBAN EDİLDİ!

KÖY ENSTİTÜLERİ KURBAN EDİLDİ!
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Eğitimciler kuruluşunun 74. yılında bir kez daha Köy Enstitüleri’ne sahip çıktı. Eğitim Sen Şube Başkanı Ulaş Apaydın, Köy Enstitülerinin sadece öğretmen yetiştiren kurumlar olmadığını, bulunduğu çevreyi araştıran, geliştiren ve çevrenin kalkınmasını da üstlenen kurumlar olduğunu belirterek, Köy Enstitülerinin soğuk savaşa kurban edildiğini vurguladı.

Dönemin hükümeti tarafından kapatıldı ama aradan geçen o zamana rağmen Köy Enstitüleri Türkiye’de tartışılmaya devam ediyor. Köy Enstitülerinin açılışının 74. yılı nedeniyle Eğitim Sen Şube Başkanı Ulaş Apaydın basın toplantısı düzenledi. Eğitim Sen üyelerinin yanı sıra çeşitli partilerin temsilcilerinin de katıldığı basın toplantısında konuşan Şube Başkanı Apaydın, “Köy Enstitüleri, 1930`lu yıllarda Türkiye nüfusunun yüzde 80`inin köylü olduğu, nüfusun yüzde 85`inin okuma yazma bilmediği bir ortamda, çağdaş köy kalkınma modeline uygun olarak yapılandırılan ve bugün bile birçok ülkeye örnek olabilecek, üretime dönük öğrenimi esas alan eğitim kurumları olarak bilinmektedir.

Köy Enstitüleri sadece öğretmen yetiştiren kuruluşlar olmayıp, bulunduğu çevreyi araştıran, geliştiren ve çevrenin kalkınmasını da üstlenmiş kurumlar olarak ortaya çıkmıştır. Bu anlamda yerine getirdiği işlevin önemi tartışılamazdır. Köy Enstitüleri kırsal yörede toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmayı sağlamak; bu alanda ilgili gerekli elemanları yetiştirmek için kurulan eğitim kurumları olmuştur. Bu dönemde köy çocukları eğitildikten sonra köylerine tarımda, işte, sanatta, zanaatta ve sağlık alanlarında eğitmen ya da öğretmen olarak geri gönderilmişlerdir.

Çok değişik ve çarpıcı bir girişim olan Köy Enstitüleri hareketi belki de dünyaya örnek bir projedir. Ne yazık ki, Köy Enstitüleri`nin önemi aradan geçen bunca zamana rağmen yeterince anlaşılamamıştır. Köy Enstitülerine eğitim anlamında yüklenen sorumluluk ağır ve anlamlıdır. Köy Enstitüleri`ndeki anlayış o dönemde "Eğitim, üretim içindedir" sloganı olmuştur. Türkiye`de o dönemde yaşanan tüm imkânsızlıklara rağmen, Köy Enstitüleri deneyimi, hep beraber ülkeyi kalkındırmak için üretmek ve hayata birlikte bakmayı hedeflemiştir” şeklinde konuştu. Köy Enstitülerinin soğuk savaşa kurban edildiğini belirten Apaydın açıklamasını şöyle sürdürdü: “Köy Enstitüleri`nin en önemli özelliklerinden birisi, günümüz Türkiye`sinin bir türlü kurtulamadığı ezberci, sınav merkezli eğitim sistemine değil, gerçek anlamda öğrenci merkezli, öğrencilerin yaparak ve yaşayarak öğrenme sürecini ilke edinen bir eğitim-öğretim ortamı yaratmış olmasıdır.  Enstitüler`de kararlar yönetici-öğretici-öğrenci üçlüsünün katkı ve onayıyla alınmıştır. Bugün eğitim politikalarının, 4+4+4 uygulamasında olduğu gibi AKP`nin siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda "tek merkezden" ve tüm topluma yönelik bir dayatma olarak alındığı dikkate alındığında, Türkiye`de eğitim sisteminin yıllardır neden derin bir kaosun içine itildiği çok daha iyi anlaşılmaktadır.  O döneme ülkemizin karşı karşıya bulunduğu zorlu koşullar ve uluslararası dinamiklerin ülkemiz üzerinde kurdukları psikolojik etkinin sonucu Köy Enstitüleri soğuk savaşa kurban edilip kısa sürede kapatılarak tarihin tozlu raflarına kaldırılmıştır. Bugün öğretmen yetiştirmeden başlayarak eğitim sisteminin yaşadığı pek çok sorunun kaynağında Köy Enstitüleri`in kapatılması yatmaktadır. Köy Enstitüleri`nin kapatılması ülkemizdeki aydınlanma sürecinin durdurulması ve demokratik işleyişin sekteye uğratılması anlamına gelmiş, genel anlamda da demokrasimizin derin bir yara alması sonucunu doğurmuştur.  Eğitim Sen, Köy Enstitüleri`nin ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine sahip çıkmayı sürdürecek, eğitim sistemini kendi çıkarları doğrultusunda biçimlendirmek isteyenlere karşı yürüttüğü mücadelesinden asla geri adım atmayacaktır.”