BÖLÜYORSUN, ETME..

BÖLÜYORSUN, ETME..
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Hiç kimsenin, doğduğu yeri, anne-babasını, mensup olduğu kavmi, cinsiyetini, rengini, dilini doğmadan önce seçme hakkı yoktur.
Ve biz o nedenle, “Yaradılanı sevmek zorundayız, yaradandan ötürü..”
Her milletin, her toplumun, her kavmin içinden çıkar, çıkabilir hain de, teröristte, hırsız da, lafı dinlenesi saygıdeğer insan da.
Ve kendini, başka milletlerden, başka toplumlardan üstün görmek, bana göre iflahı mümkün olmayan beyinsel bir hastalıktır.
Refah içinde yaşayan toplumlar, asgari müştereklerde ortak hedefler ortaya koyabilmiş toplumlardır.
Bu ülke topraklarının düşman çizmesi altında olduğu dönemi hatırlayın.
Antep’e boşuna Gazi, Urfa’ya boşuna Şanlı, Maraş’a boşuna Kahraman ünvanları verilmemiştir.
Zira, bu kentler işgal edildiğinde, bu kentlerin halkı tüm güçlerini seferber ederek emperyalizme dünyayı dar etmesini, topraklarından söküp atmasını bilmiş, kadim milletin mensuplarıdır.
Çanakkale’ye gidipte geri gelmeyen, birer büyüğümüz mutlaka vardır.
Ve o Kahramanlar, yedi düvele karşı göğüslerini siper ederek düşmanı söküp atmıştır ülke topraklarından.
Demokrasi bir tahammül rejimi olduğu gibi, düşüncelere saygıyı da esas alır.
Birleşmiş Milletlerin belirlediği kriterler çerçevesinde hazırlanan, “İnsani yaşam endeksi”nin ilk 20’sinde partili belediyemiz yok diye, bu ilçeleri küçümsemek bir ayrışmadır.
Muhalif partiden başkan seçiyorlar diye, ülkenin en büyük 3. Kentini toptan ‘Gavur’ diye nitelemek, onları gün 24 saat rakı masasında görmek, göstermek bir ayrışmadır.
Ülkenin düşünen, üreten, Türkiye’yi Dünyaya güzellikleri ile lanse eden bilim adamını, yazarı, şairi, sanatçıyı küçümseyecek, itibarsızlaştıracak uygulamalar bir ayrışmadır.
Biliyor musunuz, Cumhuriyet Hükümetleri döneminde ‘Nazım Hikmet’ Vatan Haini ilan edilmişti.
Oysa bu gün, Nazım’ın dünyasına en yabancı siyasilerimizin bile başucu kitaplarıdır, Nazım’ın Şiirlerinin yeraldığı kitaplar.
Çünkü o şiirlerde Memleket hasreti, memleket sevdası vardır.
Üstesinden gelinemeyen fikirleri taşıyan kafalara saldırmak, acziyetin bir ifadesidir.
Şair Ahmet Telli’yi susturma girişimini de ben bu acziyetin eyleme dökülmüş hali olarak görüyorum.
Sakarya’da işlenen bir cinayet var, işte izlenen düşmanlaştırıcı politikaların geldiği noktayu bu cinayette görmek mümkündür.
Ya da, İhsan Eliaçık’a “İstanbul dışına çıkamazsın” hükmü vermek, ne denli insan hakları ile örtüşür, takdiri size bırakıyorum.
Güzel ülkemde, Müslümanı, Hristiyanı, Ateisti, Aleviyi, Kürdü, Çerkesi, Lazı etnik ve dini özellikleri ile değil, ‘İnsan’ özelliği ile ön plana çıkaran anlayış ve düşünce sakatlanmıştır, yok edilmek istenmektedir.
Buna karşılık, Yüce Dinimizi değiştirip kendince din uyduranların önü açılmakta, milyonların bu uyduruk adamların peşinden gitmesi sağlanmaktadır.
Ömrü üniversite kürsülerinde geçmiş, dünyanın sayılı üniversitelerine ders verenlerin pasaportlarının alınarak yurtdışına gitmeleri engellenirken, kerameti kendinden menkul bazı adamlar ‘Kanaat Önderi” olarak toplumda, eğitim kurumlarının kürsülerinde beyin yıkamakta, indirilen din yerine gençliğe, uydurulan hurafeler ‘Din’ olarak yutturulmaktadır.
Ordu darmadağın, orduya bağlı birimlerin kapısında kilit vardır. Hangi birlik hangi kuruma bağlı, genelkurmay başkanının görevi nedir belli değildir.
Azılı Kapitalizm, artık ordunun fabrikalarının sahalarına konmak ve konut siteleri kurmak için iktidara ‘Özelleştir’ diye baskı yapmaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetlerine Subay yetiştiren Harp Okulları, Askeri Liseler kapatılmıştır.
Terörle Mücadele ederken uzuvlarını kaybeden kahramanların tedavi ve rehabilite edildiği Askeri Hastaneler artık sıradan birer hastaneye dönüştürülmüştür.
Üniversitelerin içine düşürüldüğü durum tam bir dram.
Bilim adamı kısveli bazı adamların üniversite rektörlerinin, fakülte dekanlarının iktidara yamanmak adına sergiledikleri şaklabanlıklara milletçe tanığız.
Yani diyeceğim Sayın Yöneticiler.
Biz birlikte olduğumuz zaman anlamlıyız.
Biz birlikte olduğumuz zaman güçlüyüz.
Biz birlikte olduğumuz zaman emperyalizme kafa tutabiliriz.
Hala farkında değilsiniz belki ama..
Bölücü söylemler, bölücü uygulamaların senaryosunu emperyalizm yazmakta, oyuncuları da maalesef içimizden çıkmaktadır.
Hala tren kaçmadı.
Bütün mesele, 3 oy fazla alayım düşüncesi ile dillerinden zehir akıtanların o dillerine acı biber sürme noktasında kararlılık göstermektir.
Sağduyulu her insanın bu günlerde, Nazım’ın ‘Vatan’ Şiirini bir kez daha okumalarını öneririm.