Serap Şule Kalın

ŞEREF'İN HİKAYESİ

Serap Şule Kalın

Tam da yitirilen, tam da unutulan, tam da ümitlerin bittiği noktada başlar Şeref’in hikâyesi. Anlatılanlar ya da bilinenler gibi değildir çünkü yaşadıkları. Şeref hakiki aşk ile beşeri aşkın ortasında bir münasebet ile bağlıdır Ülkü denen çiçeğe. Birilerinin yaşadığı gibi yaşamaz hayatı Şeref, ya da birilerinin algılaması gibi değildir onun gerçekleri. Kimileri yanılgı içerisinde onun hayat hikâyesini farklı algılarlar. Çünkü zamane görünen ne var ise ona uzaktır tüm yaşadıkları. İronik yanılsamalar arasında, gerçeklerin uzağında ama nerede olduğu anlaşılmayan bir yerdedir her daim. Çeşitli konular ile muhatap iken hep bakış açısı farklı yöndedir Şeref’in. Kimsenin düşünmediğini düşünür, hep farklı yerden bakar ve her ne hikmetse hep de doğruları düşündüğü yere ulaştırmayı başarır.

Türk’ün milliyetçiliği ile diğer tüm etnik milliyetçilikleri helal-haram kadar keskin çizgide idrak etme şerefine ulaşmış bir eşref-i mahlûkattır Şeref…

Milletin değer olarak kabul ettiği tüm manzumeleri Türklük çatısında birleştirip, yönetme kabiliyetine sahip insanın adıdır Şeref.

Bu değerlerin hepsini her türlü fırtınadan, hainden, işbirlikçiden korumak adına bu çatıyı hayat görüşü haline getiren insanın başkaldırışıdır Şeref. O çatı yıkılırsa altında kalan din dahil bütün değerlerin asimile olacağının idrakinde olan kişidir Şeref.

“Dinler arasında diyalog” safsatasını ilk idrak eden , bir tür sapkınlığın izinden giden bir avuç güruhun karşısında çelik bir irade ile duran ve Ortadoğu’da başlayan Anadolu’ya yayılmaya başlayan kanlı bir etnik, mezhep çatışmasını bangır bangır halkına anlatandır Şeref.

Türk milliyetçiliğine ve onun paralelinde gerçekleşen İslam’a saldıranların Büyük Ortadoğu Projesi’nin yönlendirilmesi ile politika belirlemesini ve bu gerçeklikle ülkemizin sınırlarında “her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alan” panik atağın her türlüsünü yaşayanların karşısında kale gibi duran insanların bütünüdür Şeref.

 

Ülkenin birbirinin gırtlağına sarılmaya hazır kadrolarla dolu olduğu ve  düşmanın rahatlıkla at oynatabilecek vasatı bulduğu bir noktada can simidi demektir Şeref.

Milliyetçi, dindar ve medeniyetçi kavramlarının birbirlerine zıt kavramlar olarak gösterildiği noktada, bu kavramların birbirlerine zıt noktalar olmadığını, çatışan güçler olmadığını varlığıyla ,duruşuyla kanıtlayan insandır Şeref.

Birileri hep yanlış derken, benim doğrum tektir diyen, birileri itiraz ederken yıllar da geçse, türlü çeşit badireler de atlatılsa eyyamcı, entrikacı olmayan doğru yolundan şaşmayandır Şeref.

Bir avuç denilen varlığıyla, yolsuzları yola getiren, tek bir sözüyle, duruşuyla memleketin bekasına doğru adımları arka arkasına atan ayakların sahibidir Şeref.

Bölücüye, haine, kansıza, hırsıza, arsıza göz yumanları deşifre eden, üzerine giden, çok önceleri anlayan ve durmadan,usanmadan,bıkmadan anlatan ve sonunda aynı haini,aynı kansızı,aynı hırsızı dahi kendisiyle aynı cümleleri sarf edecek kıvama getirenin adıdır Şeref.

Siyasi hesaplarla kişisel egolarının arasında sıkışanları eleştiren, kendi çıkarlarının peşinde gidenlere milli çıkar ve duruş gibi önemli bir paydayı öğreten insandır Şeref.

Açılımı ; saçılım, çözümü ; çözülme olarak görerek yıllardır taviz vermeden her türlü hainliğin karşısında dik duruş gösteren ve ihaneti kendi ağızlarıyla ilan edecek boyutta halkının önüne serdiren iradedir Şeref.

Şeref ; koskoca bir mazinin, koskoca bir inanmışlığın, koskoca bir sevdanın göbek adıdır.

Şeref bir aşkın en olgunlaşmış halidir kimsenin algılayamadığı. Şeref’in eskisi olmaz, Şeref yaşayan bir organizma olarak varlık gösterir devirden devire.

Şeref’ler ölmez, Şeref’ler yıkılmaz. Bir Şeref gider, bin Şeref gelir.

Zira Şeref vatandır, Şeref millettir, Şeref Kur’an’dır, Şeref bayraktır, Şeref ezandır…

Şerefsizler ne bilir ?

 

 

Yazarın Diğer Yazıları