Dursun BERKOK

0 NOKTASI ÖZGÜRLÜK

Dursun BERKOK

İnsanın, insanlığının başlangıç noktasıdır, özgürlük.

Özgürlük;

Özgürlüğün sembollerinden atın, uçsuz bucaksız bir bozkır çayırlığında, yularsız, gemsiz, dörtnala kalkışının, yelelerinin uçuşması, ardında bıraktığı toz bulutudur…

Yine özgürlüğün sembollerinden, kuşun masmavi bir gökyüzünde uçması, kâh süzülmesi, kâh keskin dönüşler yapması, çıkabildiği yere kadar yükselmesi, oradan yere doğru, dikine pike uçuşudur… 

Yere yaklaşınca, az önce hızlanmak için kullandığı, kanatlarını, kuyruğunu kullanarak hız düşürmesi, yavaşlamasıdır… Bir kuru bozkır ağacının dikenli dalları üstüne tünemesi, geldiği yere, yukarıya doğru bir göz atmasıdır…

Unutulmaması gereken, o uçuşu yapan kuş mudur?

O uçuş mudur? Cevap, İran’ın son devir şiirinin unutulmaz kadın şairi Füruğ Ferruhzad’tan geliyor; “Kuş ölür, sen uçuşu hatırla.”…

İnsanın kendi beyniyle düşünebilmesi, düşündüğünü, söyleyebilmesi, yazabilmesidir…

Yazarlık, Los Angeles’li Alman yazar ve şair Charles Bukowski’ye göre; "Yazar olmak, enfes güzellikte bir kadınla sevişip üstüne para almak gibi bir şey"dir…

Bukowski’ye göre o ulaşılmaz hazzı, mesleğinin ne menem bir şey olduğunu, otokrasiyle yönetilen ülkelerde, 3. Dünya Ülkelerinde, o işi yapanlara sormak lazım…

Eğer hapishanelerle ilgili savcıdan, içerideki yazarlarla görüşme izni koparılabilinirse elbette!

Levni’den öncekilerin minyatürü, öncekilerin tekrarı olarak yaparlarken bağlı oldukları kurallara uymanın verdiği, sınırı aşamamak sıkıntısı! Ve Levni’nin, 17. Yüzyılda geleneksel minyatürün sınırlarını kendisine özgü bir biçimi geliştirerek aşmasıdır… Pablo Picasso’nun tıpkı kendisinden 300 yıl önce yaşamış Levni’nin minyatüre yeni boyutlar, tarzlar, katarak kural sınırlarını aştığı gibi, klasik batı resmine ‘eyvallah’ deyip, “Ben böyle görüyorum” diyerek, kübizm ve sürrealizm akımını başlatmasıdır…

Hezarfen Ahmed Çelebi’nin masallarüstü uçuşuna başlamak için kendisini Galata Kulesi’nden boşluğa bıraktığı andır.

Belki de, efsane dağcı Nasuh Mahruki’nin Everest’in ihtişamlı zirvesine ulaştığında, zoru başarmanın, sınırları yoklayıp, zirveden aşağılara bakıp, sıra kendi zirvemi aşmaya geldi diye düşündüğü andır…

İnsanın kendi beyniyle düşünmeye başladığı, adaleti simgeleyen elinde ‘hak’ terazisini tutan, gözleri bağlı kadının, gözleri bağlanmasa da adaleti doğru dağıtmasının yolunu bulmaya kafa yorduğu zamanlardır…

O simge kadının, güçlü ama suçlunun gözlerinin içine bakarak, ‘suçlusun, cezanı çekeceksin’, dediği zamandır…

Özgürlüğün 0 noktası, mükemmelliğin aşılıp, muhteşemliğin kapısının aralandığı o özgün anın hazzını iliklerine kadar hissedildiği zamandır…

 

Yazarın Diğer Yazıları