
SEÇİM SONRASI PARTİLERDE ANKARA HAVASI
Cafer ZENGİN
AKP;
Fonda Sezen Aksu çalıyor, ah İstanbul…
Yani mevzu karışık…
Gülmüş gibi yapıyor ama aslında hüzün hâkim.
Seçim sonuçlarının nedenleri biliniyor ama söylenmiyor.
Sadece çıkış yolu aranıyor.
Tek başına iktidar olunan eski günlere atıfta bulunup,
“Nerede o eski günler?” deniyor.
Aynı sudan içip, aynı yoldan geçen bir kısım seçmene neden, aynı sudan içip, aynı yoldan bu kez geçmediniz, diye hesap soruluyor. ‘Yolu mu, suyu mu beğenmediniz?’ konusunun yanıtı anketlerde, raporlarda aranıyor.
CHP;
Fonda “Yarab bu ne derttir, derman bulunmaz türküsü çalıyor. Seçim sonrası daha önce 5 ilde olan birinciliğin, 10 ile çıkması CHP'lileri mutlu ediyor ve müzik aniden “Güzel günler göreceğiz çocuklara” doğru kayıyor.
Ve parti yönetimi, “Türkiye’nin birleştirici gücü” olma yönünde hareket ediyor. Ama partinin geriye çekilmiş avcıları ise bekliyor. Tıpkı belgesellerdeki, ceylanı kıstırmaya çalışan aslan gibi.
Seçim dönemi çalışmayan, oturduğu yerden edebiyat yayan, yaydıran…
Hayaller kuran, ancak olmayınca da saydıran, gemiyi terk eden bir kısım CHP'liler, parti içinde kargaşa bekliyor ve yeniden partiye dâhil (!) olma yolları arıyor.
Sosyal medya üzerinden ulusa seslenen ve “CHP şunla koalisyon kurmasın, şu olursa olmasın, ona şöyle yapsın” diyen siyasi edebiyat abideleri, çözüm ne sorusunda ise aynı tutarlılığı gösteremiyor. Seçimde çalışma yok, gayret yok, ortada görünme zaten hiç yok ama bir kısım CHP görünümlü, CHP’sizlerde çenelik istikrar hiç bitmiyor.
Ne diyelim, alkışlıyoruz (!)
MHP;
Fonda Ankara’nın bağları çalıyor…
Büklüm büklüm Meclis yollarının matematiksel hesapları yapılıyor.
Çünkü MHP, “Seçimin galibi benim” diyor. Kayseri ölçeğinde de artan oylarının coşkusunu yaşıyor. 3 çıktı ama neden 4 çıkmadı lotosunu oynuyor, hayıflanıyor. Sosyal medya üzerinden harekete geçen MHP’liler, partinin Lideri Devlet Bahçeli’ye göre hareket ediyor. Bahçeli, koalisyon şartlarını ima edince MHP’liler de bu imadan hareketle, paylaşımlar yapıyor. Yani lidere sadakat, paylaşımlarda da ortaya çıkıyor. Belki de sürecin en sessiz gibi görünen ama yapacağı hamle ile de ülkeyi erken seçime götürüp, götürmeme kararını verdirecek olan parti MHP olacak. Görünen süreçte MHP’nin tavrı siyasete şekil verecek gibi. MHP şu an bir bilgenin, derin analizleri sonucunda ortaya çıkaracağı siyasi tez çalışmasına, yani çıkmaz hastalığına derman olacak lider açıklamasına odaklanmış durumda.
HDP:
“AKP'yi tek başına iktidar ben yapmadım, AKP’nin el frenini çektim” diyerek, sokağa dönük, romantik siyasetine devam ediyor. Partisinin eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, “Seni başkan yaptırmayacağız Erdoğan” sözünden hareketle HDP’liler halaya duruyor. Barajlar kralı Süleyman Demirel’e rakip olmanın (!) mutluluğunu yaşarken aynı zamanda Diyarbakır’daki son olaylarla da diken üstü siyaset tavrını sürdürüyor. Bunun yanında HDP’lilerin söylemleri toplumu ya geriyor ya da sakinleştiriyor.
Yani HDP, seçim sonrası oluşan tabloda siyasetin stepnesi durumunda. İhtiyaç halinde kullanılacak acil çıkış kapısı gibi de düşünülebilir (!)
VE GELELİM ASIL MESELEYE
Şimdi genel manada partilerin dışarıdan görünümü bu. Derinde ne pazarlıklar var ya da yapılıyor Allah bilir.
“Bu çerçevede seçimi kazananı kim?” sorusu yeniden akla geliyor. AKP'mi, CHP mi, MHP'mi HDP'mi, yoksa demokrasi mi?
Kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın, bütün bu yaşanan sürecin ışığında kazanan demokrasi, kazanan parlamenter sistem olmuştur.
Halkın iradesi, Başkanlık hayali kuranlara “one mınute” demiştir.
Gelelim sürecin ilerleyiş şekline…
Çarşıdayız, bazen pazarda.
Manavdayız, bazen kasapta…
Aslında halk tek başına iktidardan yana da dertli, bir kısım koalisyon süreçlerinden de…
Koalisyon olsun da demiyor, olmasında… (Yandaşları saymazsak)
Aslında halk, güçlü bir koalisyon hükümeti olsun istiyor.
Yani birbirini denetleyecek, dengeleyecek, adalete, kanunlara saygılı, kendini ülke meselelerine adamış bir hükümet ve hükümeti raydan çıkınca kavgasız bir şekilde yönlendirecek olan muhalefet istiyor.
Bunun yanında birilerinden hesapta sorusun, yapanın yanına kar kalmasın da isteniyor.
Peki ne yapılmalı?
Çoğunluk aslında hemfikir; güçlü bir koalisyon…
Kim yapacak?
Saadet ile BBP mi, yoksa 7 Haziran’da Meclis’e girenler mi?
Ama naçizane önerim şudur ki; şu an sorumluluk almayan partilere gelecekte halk sorumluk vermez. Çünkü bu iş birilerini fantezisine bırakılmayacak kadar önemli.
Hadi beyler, nazlanmayı bırakın, görevinizin gereğini yapın.
Ülke için hesaplaşın, helalleşin, helalleşin, hesaplaşın…
Ama adalet için, halk için, hak için ülkeyi karanlığa, çıkmaza hapsetmeyin, germeyin.