ÜNİVERSİTELER NEREDELER?

TAKİP ET >>

Üniversiteler…

Bilgi yuvaları…

İhtiyacımız…

Sevgi kelebeklerimiz…

Anadolu'nun bilime açılan kapıları…

Değerlerimiz…

Özümüz, sözümüz, geleceğimiz…

Peki neredeler?

Nerede bu kentle bütünleşen üniversitelerimiz?

Bir üniversite toplumdan uzak durabilir mi?

Toplumun sorunlarına karşı algılarını kapatabilir mi?

İşte uzak durmamalı, algılarını kapatmamalı.

Bilgiye muhtaç yurdumun insanlarını, bilginin demir ağları ile kuşatmalı.

Nereden geldim bu mevzuya diyeceksiniz, o zaman anlatayım.

Dün Kayseri'de jandarma tarafından arazide, içinde kimyasal madde olabileceği değerlendirilen paket bulundu. İncelenen kimyasal maddenin 'Saf Sezyum' olduğu, kimyasal açıdan reaktif durumda olduğu tespit edildi. Çernobil faciasında çevreye yayılan radyasyonun da, sezyum içerikli olduğu belirtiliyor. Yani durum ciddi.

Yazarın özel notu: Allah güvenlik güçlerine zeval vermesin.

Sonra ‘Nedir bu saf sezyum?' diye merak başladı.

Allah'tan Prof. Dr. Google var. Yoksa halimiz harap. Çünkü ilgili, yetkili bir kişiye ulaşmak için memlekette akla kara seçilir!

İşte bu yüzden şehrimizde bulunan üniversitelerden ilgili bir öğretim görevlisi, bu gibi haberler gündeme düşünce harekete geçmeli. Uyarmalı, uyandırmalı.

Örneğin dün ele geçirilen tehlikeli maddeden hareketle, bu maddenin tehdit potansiyeli konusunda bilgi vermeli. İlla “bilgi ver, bilgi ver” diye etrafında dört dönülmesini beklememeli. Kendi de sorumlu davranmalı ve toplum için üniversite başlığı ile harekete geçmeli.

Mesela bir Gazetecinin haber aşkını kendine rehber etmeli, onun bu gayretini bilime ve kamuya katkıda kullanmalı.

Ama ne yazık ki bu hayal, hiç gerçekleşmedi, ya da hep bir yanı eksik kaldı.

Yapmak isteyenlerin de umutları kırıldı.

Böylece, bilim adamlarımız arandığında bir daha geri dönmedi, köşesine çekildi, gittikçe salonlaştı ve sessizleşti.

Şehrimizde üniversiteler var, ama sadece kamuoyunda ziyaret, ağırlama ve panel düzleminde var.

Gazeteleri takip ederek, haberleri takip ederek, kent gündemine yönelik de bilgilendirici, ufuk açıcı değerlendirmeler artık yapılmalı. Öğretim görevlilerinin bu konularda zincirlerini kırması gerekiyor. Örneğin sağlık, toplumsal konular, uyuşturucu, tehlikeli madde, trafik, tren kazası, kötü yapılaşma, hava kirliliği v.s. gibi konularda gündemle eşdeğer hareket edecek üniversiteler ve öğretim görevlileri lazım memlekete. Televizyonlara konuk olup, gazetelere konu olup, bilgileri ile ufuk açacak kişiler lazım.

Kentle bütünleşmek, kentin, insanın sorunlarına yönelmek budur. Yoksa her daim kuru pastalı toplantılarda ‘şehirle iç içe olacağız, akademik birikimi şehrin menfaatlerine kullanacağız' şeklinde süslü, cümleler kullanmak kolay. Hele hele dilin kemiği de yoksa…

Unutmadan, İkinci Dünya Savaşı olmuş, Almanya yerle bir imiş. Yani taş taş üstünde kalmamış. Amerikalı General, Alman generale demiş ki; ‘Artık siz bir daha sırtınızı doğrultamazsınız.' Alman general, Amerikalıyı süzmüş, enine boyuna bakmış ve demiş ki; ‘Taş taş üstünde kalmadı, doğru, ama üniversitelerimiz ayakta.'

Bu yüzden uzun lafın kısasında demem o ki;

Kalkın ayağa üniversiteler, bütünleşin şehirle…

Şehrin yarası varsa saralım birlikte…

Çünkü ben dün gece çok aradım, aradım bulamadım.

Kör olası çöpçüler güvendiğim “bilimi de mi' süpürmüşler?

Peki, Prof. Dr. Googleye göre, nedir bu Sezyum?

Sezyum, radyoaktif özellikleri sebebiyle büyük tedbirler gerektiren bir elementtir. Devlet kontrolünde üretilebilir, öldürücüdür.

Sezyum; insanlar için çok zararlı, bilim dünyası için çok faydalı, nükleer santrallerin vazgeçilmezi bir elementtir. İçme sularına iğne ucu kadar sezyum katılması halinde öldürücü etkisi vardır. Üç milyon yılda 1 saniye hata oranı olan atom saatlerinin yapıtaşıdır. Son yıllarda kanser tedavilerinde kullanılmaya başlanan radyoaktif sezyumun özellikleri hafife alınmayacak kadar dikkat çekicidir. Çernobil faciasında çevreye yayılan radyasyon, sezyum içeriklidir. Radyoaktif sezyumun üretilmesi uluslararası anlaşmalara bağlıdır. Sezyumu tanıdığınızda biraz ürkebilirsiniz!

Bakmadan Geçme