Kanayan Yaramız: Yetiştirme Yurtları
Prof. Dr. Sinan KARAOĞLU
Hani filmlerde olur ya, filmin kahramanı "ben ezildim, hor görüldüm onun için ben fakirin dostu oldum, ezilene yardım ettim". Gerçek hayatta hiç öyle olmuyor aslında. Psikolojik bir gerçek bu; baskı altında ve sevgisiz yetişen bir birey özgüvensiz ve agresif oluyor sonuçta. Yani fırsatını bulduğunda kendisi de baskıcı, agresif ve şiddet uygulayıcı oluyor. Alın size bu söylediklerimi destekleyen ve yakın zamanda çıkan bir televizyon ve gazete haberi; "Sincan Yetiştirme Yurdu'nda kalan 14-16 yaşındaki çocuklar, aynı yurtta kalan 8-10 yaşlarındaki çocuklara şiddet uyguladı. Kan donduran şiddet görüntüleri ortaya çıktı." Haber tarihi 29 Nisan... İnanılmaz bir durum. Yaşları 5-6 yaş küçük gruba yine aynı yurttaki gençler şiddet uyguluyor, ortada sebep falan da yok. Yaşları büyük olan ve şiddet uygulayan çocuk ya da gençlere mi suç bulacağız yoksa sisteme mi. O çocukları da bizim sistemimiz yetiştirdi. Bir başka yine yakın tarihli haber örneği; "Elazığ’daki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı Harput Bakım, Sosyal ve Rehabilitasyon Merkezi’nden kaçıp jandarma tarafından bulunan S.E., B.E., E.K ve E.A. adlı 4 kız çocuğu, ifadelerinde merkezde cinsel taciz ve şiddete maruz kaldıkları için kaçtıklarını söyledi. İddia üzerine inceleme başlatan jandarma, merkeze rehabilite amacıyla getirilen kız çocuklarının, 2007-2013 yıllarında cinsel istismar, taciz ve şiddete maruz kaldığı bilgisine ulaştı." Haber tarihi 12 Mart 2015...
Demek ki yanlış giden bi şeyler var. Kesin!
Çocuğun kişilik gelişimi, olgunlaşması ve ruh sağlığı normal gelişim basamaklarını sağlıklı bir biçimde tamamlamasıyla gerçekleşir. Sağlıklı diyebilmek için de çocuğun yeterli sevgi, ilgi ve anlayışla eğitilmesi gerekir. Bunları sağlayan en doğal ortam tabi ki analı, babalı, uyumlu güvenli bir aile yuvasıdır.
Ama maalesef bu imkana tüm çocuklar sahip olamıyor. Olanlar şanslı. Olamayanlar ise yetiştirme yurtlarında. Aslında kademelendirme yapmak gerekirse onlarında bazıları çok şanssız bazıları az, bulunduğu ortama ve yurda göre değişen. Analı-babalı, yani ailesi olanlar da öyle ona bakarsanız. Ama şartları iyileştirmek insanlığın gereği ve bu konuda daima iyiyi hedefleyerek gayret içinde olmamız, bir şeyler yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Yetiştirme yurdu çocukları ergenlik ve gençlik çağı çocuğudur ve en problemli dönemdir. Ergenlikle başlayan hızlı büyüme gençlik çağının sonunda bedensel, cinsel ve ruhsal yapılanma olur.
Yurtlarda idareciler ve hizmetlilerin dışında çocukların yetiştirilmesinden sorumlu sosyal hizmet uzmanı, psikolog, öğretmen, din görevlisi gibi çalışanlar da vardır. Bu görevliler çocukların ana-babası yerine geçerek yetişmesine yardımcı olurlar.
Sosyal hizmet uzmanı ve psikologlar insan ilişkileri ve çocuk eğitimi konusunda eğitim görmüş elemanlardır. Öğretmen ve din görevlilerinin ise bu konuda özel bir eğitimi olmayabilir. Bu yüzden yurtlardaki her çalışanın doğrudan ve dolaylı olarak çocuklarla ilişkisi dikkate alınarak, mutlaka bir özel eğitimden geçirilmesi daha iyi olacaktır. Bu eğitim yurtlardaki bazı yanlış uygulamaları azaltabilecek bir önlem olabilir. Sadece eğitim yeter mi? Her konuda olduğu gibi tabi ki hayır. Kişisel özellikler de, bu kurumlarda çalışanlarda aranması gereken önemli bir faktördür bana göre. Çocuğu ve genci daha da doğrusu insanı sevmeyen kişiler aşçı, işçi olarak dahi sosyal hizmet kuruluşlarında çalıştırılmamalıdır.
Çevremizde, toplumumuzda ilgisiz, içine kapanık, asosyal, kişilik bozukluğu olan, saldırgan, kural dinlemeyen, suça yönelmiş, sosyal uyumsuz çocuklar görmek istemiyorsak çocuklara her çağda yeterince sevgi vermemiz gerekmektedir. Sevgi insanları birbirine bağlayan en önemli güçtür. Yeterli sevgiyi alamadan yetişen insanlar çevresindekilere yeterli sevgi veremezler. Psikolojide bir gerçektir; otoriter ve sevgisiz ortamda büyüyen kişilerin kendisi de baskıcı ve sevgisiz olurlar. Yani bu kısır döngü devam eder gider.
Bu konuda sistemin kendini düzeltmesini beklemek dışında yapılacak şeyler de var sanırım. Bunu söyleyen bazı oluşumlar var. Benim ve eşim Dr. Sema Karaoğlu'nun da üye olup katkıda bulunmaya çalıştığımız bir FaceBook grubu var sayın Nihal Kevseroğlu'nun öncülük ettiği; "Yetiştirme Yurtları ve Çocuk Hapishanelerinin Sivil Denetime Açılması Gerek" Bu konuda toplumsal bilinci geliştirmek ve bu konuda mutlaka aşama kaydetmemiz gerekiyor. FaceBook'a girip arama yaparsak bu oluşuma ulaşabilir ve sizler de katılıp, katkıda bulunabilirsiniz. Bu sayede kurumların daha iyi çalışması sağlanabilecektir.
Ben bir lokanta sahibi olsam ve mutfağım herkesin görebileceği ve denetleyebileceği şekilde olsa daha temiz ve özenli olurum sanırım. Yazımı ve fikirlerimi beğenmeyenler olabilir. Ama bu çocukların trajedisine duyarsız kalıp, "yok canım, sistem gayet güzel, hiç sorun yok" diyen olmayacaktır eminim. Bu yüzden değişik fikir ve önerileri de olanlar, bu oluşuma yazıp kendi çözümlerini sunabilirler, eminim karşılık bulacaklardır
Sağlıklı Nesiller ve Toplum oluşturabilmek dileklerimle