Serap Şule Kalın

OSMANLIYI SAHİPLENMEK!

Serap Şule Kalın

Bir Osmanlıca tartışmasıdır gidiyor. Hayır dört başı mamur bir eğitim sistemimiz mevcut da Osmanlıcası kalmıştı diyesi geliyor insanın. Ama ne desek nafile, boş. Bu saatten sonra istesek de , istemesek de  (!) o Osmanlıcayı öğreneceğiz, ya da bizden geçti, çocuklarımız öğrenecek.

Esas mesleği Dil Bilimci olan ve Osmanlı’ya yürekten, derinden bağlı olan  bir insan olarak tarz ve tavır itibariyle Osmanlıcaya uzak bir insan değilim kesinlikle. Dil öğreniminin her türlüsünü yüz de yüz de desteklerim.  Lakin Osmanlıca dediğimiz ve bir dönem ecdadımız tarafından kullanılan bu yazım türünün tam tarifini bilmenizi isterim.

Osmanlıca bir dil değildir. Osmanlıca Türkçe’nin Arap alfabesi ile yazılmış halidir. Dolayısıyla çocuklarımızın öğreneceği şey Türkçe’nin   Arap harfleriyle gerekli kural ve  kaideler çerçevesinde okunmasıdır. Yani esas adı Osmanlıca değil, Osmanlı Türkçe’sidir.  Biz yine de gündeme uygun şekilde Osmanlıca demeye devam edelim. Ne kadar gereklidir, neden gereklidir, bunu etraflıca düşünmek gerekir. Amaç nedir, ulaşılması gereken hedef neresidir bilmek gerekir. Kur’an-ı Kerim okuyan bir insanın da belli başlı kurallara dikkat etmek suretiyle okuyacağı bir yazım şeklidir. Şahsen ben bazı Osmanlıca metinleri Osmanlıca bilmememe rağmen okuyup, anlayabilmekteyim.

İnsanın aklına türlü çeşit soru geliyor. Osmanlıcanın zorunlu hale gelmesinden dolayı Osmanlıca öğretecek öğretmene ihtiyaç duyulacaktır. Bildiğim kadarıyla Osmanlıca hali hazırda Tarih, Edebiyat İlahiyat okuyan gençlerimiz tarafından okullarda ders olarak gösterilmekte. Hem de ağırlıklı bir şekilde.  Özellikle Tarih ve Edebiyat  okuyan arkadaşlarımdan edindiğim bilgiye göre her yıl yoğun bir şekilde Osmanlıca dersleri gördükleri aşikârdır.

Konu gündeme geldikten sonra , gazetelerde çeşitli haberler çıkmaya başladı.  Bu haberlere göre Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Müdürlüğü ve Hayrat Vakfı arasında 2012 yılında ilk kez olmak üzere, Osmanlı Türkçesi Kursları Protokolü imzalanmış. Program dahilinde 81 ilde iki yıl boyunca Osmanlı Türkçesi eğitimi verilmiş. Ve toplamda 112 bin kişiye Osmanlı Türkçesi eğitimi verilmiş ! Sevinsem mi, üzülsem mi inanın bilemedim. Vakıf olarak ücretsiz Osmanlı Eğitimi veren bu kuruluş özünde Nur Cemaatine ait bir vakıf, belki de taşları yerine sağlıklı oturttuğumuzda olayın gelişimi konusunda daha net kararlar verebiliriz. Kim bilir ilerleyen günlerde okullar da istesek de istemesek de göreceğimiz Osmanlıca eğitimini vermek de bu 2 yıllık süreçte kursa devam edip, sertifika almaya hak kazanan sevgili arkadaşlarımıza nasip olur! Nasip olmasına olur da dışarıda atanmayı bekleyen, Tarihçi, İlahiyatçı arkadaşlarımıza da bir parça yazık olabilir. Zira 4 yıllık fakültelerden mezun bu arkadaşlarımız layıkıyla Osmanlıca bilgisine, kültürüne ve gramerine sahip arkadaşlardır.

Bu olayın can acıtan asıl noktası ise kanaatimce şudur.

Osmanlı şiar ve düsturuna sahip olmak için öncelikle Osmanlı zihniyetine ve karakterine uygun tavır geliştirmek gereklidir. Osmanlı ruhu Osmanlıca öğrenmek ile aşılanacak bir ruh değildir. İliklerimize kadar Osmanlı ruhu taşıyan insanlar olarak zira Osmanlıca bilmememiz bugüne kadar bizim için herhangi bir eksi nokta olmamıştır. Diğer bir taraftan 6 asır boyunca seferler düzenleyerek birlik halinde Osmanlıyı durdurmaya, Avrupa'dan uzaklaştırmaya çalışan Haçlı ruhunun oluşturduğu bu Osmanlı düşmanlığı da günümüzde hala diri, hala capcanlıdır. Ve tüm dünya siyasetinin ana hatları dün olduğu gibi bugün de bizim bulunduğumuz coğrafya ve etrafında şekillenmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun ardından, aradan geçen onca zaman ve denenen her türlü rejim ve uygulamaya rağmen, halen gerekli olan istikrar sağlanamamıştır.  Türkiye Osmanlı İmparatorluğu’nun daim mirasını omuzlamış ve büyük bir medeniyete söz ve tavır geliştirecek durumdadır. Dünyanın her bir tarafındaki Türk’ü görmezden gelerek ve dahi tırnak içinde alenen ya da gizliden Türk düşmanlığı yaparak ve Arap dünyasını sahiplenmek ile olaylar çözüme kavuşmayacaktır. Osmanlı demek Türk demektir. Ve dünyanın esas korktuğu paye her zaman TÜRK gerçekliği olmuştur. Osmanlı’yı yanlış değerlendirmek suretiyle sahiplenmeye çalışmak yanlışın temelidir.  Osmanlıyı sahiplenmek geçmişini her türlü sahiplenmekten geçer. Unutmayın Osmanlı İmparatorluğu’nun kökeni Oğuzların Kayı boyudur. Ve % 100 TÜRK’tür. Dolayısıyla Osmanlı’yı sahiplenmenin temeli ilk başta TÜRK’Ü sahiplenmekten geçer.

Kalın Sağlıcakla…

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları