
KENDİNİN OLMAYANI SAHİPLENEN ENERJİ HIRSIZLARI…
Serap Şule Kalın
Derindir bu muhabbet aslında. Neresinden tutarsan tut sonucuna tam anlamıyla ulaşamayacağın da bir kısır döngüdür. Etraflıca düşündüğünde her konuda olduğu gibi bu konuda da görece gerçeğine takılır düşüncelerin. Aforizmalar arasında kaybolup da gidersin ama yine de hedefe ulaşmaktan vazgeçmezsin.
İnancımız gereği sahiplendiğimiz, sahip olduğumuz her bir şeyi esas sahibi gerçekliği ekseninde düşünür, esas sahibini düşünerek değer biçeriz. Verenin de, alanın da o olduğu bilinciyle hareket eder, büyük laf söyleyip, büyük cümleler kurmamaya özen gösteririz. Ama yine de fıtrat gereği soyut anlamda sahibi olduklarımızı ölümüne sahiplenmek vazgeçmeyiz.
Sahip olmadığı, sahibi olamayacağı, fiilen ya da dolaylı olarak aidiyeti olmayan bir insanın sahip olduğunuz eşyalar, konular ve insanlarla ilgili tasarrufu ise sizi çıldırtmaya yeterlidir.
Bu tarz insanların hayata bir bakış açısı yoktur. Genelde başka insanların hayatlarından, sorunlarından, sahip olduklarından beslenirler. Gündem oluşturmak ya da gündemde kalmak adına sürekli yeni bir bomba ile hayatınızda varlık gösterirler. Siz defaten hayatınızda bir rolleri olmadığını sözsel olarak ya da hareketlerinizle belli etseniz de, bildiklerinden şaşmazlar. Sürekli hayatınıza girmek ve hayatınıza müdahil olmak adına faaliyetler içerisinde bulunurlar. Alenen, açıkça hakaret etmediğiniz, dalına konmadığınız müddetçe de sizden uzaklaşmazlar. Baktılar kendilerini size dokunarak tatmin edemiyorlar, bu kez de sevdiklerinize dokunarak, onların dallarına binerek tatmin olmaya çalışırlar. Korursunuz kendinizi. Uzaklaşmak adına değişik adımlar atarsınız. Ama nafiledir, değişik yollardan değişik numaralarla hayatınızın seyrini değiştirmeye çalışırlar. Başarılı olurlar mı ? Kısmen evet çünkü kan emicilik ruhlarında olduğu için belli bir zamandan sonra ruhunuzu kemirmeye başlarlar. Hiçbir zaman aynı tarzda davranışlar sergileyip, bir kez dahi olsa çizginizi kırmak istememişsinizdir ama anladığı yerden seslenmek konusunda mecburiyet had safhaya çıkmıştır.
Aslında hikâye gibi anlatılan bu silsile büyük bir kısmımızın yaşadıklarından bir kesittir. Sevdiklerimiz, aile fertlerimiz ve dostlarımız hayatımızın derin parçalarıdır. Dolaylı ya da doğrudan hayatımıza müdahil olmaya çalışan insanlar ise enerji hırsızlarımızdır. Zaten yeterince zor olan hayat şartları içerisinde hayatımızı daha da zorlaştırmak ile kendini görevlendirmiş insan müsveddeleridir. İnsan müsveddeleri ağır bir tabir gibi gözükse de başka insanların yaşadıklarından, hayatından nemalanan insanlar için tam da uygun tabirdir. Zira herkesin hayatı kendinedir ve her insan kendi yaşadıkları, geçmişi, hayattaki duruşu , insanlarla olan beşeri münasebetleri, tavrı ,karakteri ile varlık gösterir. Genel geçer kurallar ile sınırlandırılmış bir “iyi insan” profili vardır. Ve bu iyi insan profili içerisinde üstüne vazife olmayan konulara yorum yapmak ve tavır geliştirmek konusu eksi noktada değerlendirilmektedir.
Kendimizden olanı sahiplenirken bile alemlerin Rabbine şükürler olsun ki diye lafa başlarken , kendinden olmayanı sahiplenen insanların tavırlarına karşı büyük bir “HADDİNİ BİL” diyoruz …
Enerjinizi boşuna tüketen, sizi umarsızca tartışmanın ortasına çekmeye çalışan, hayatınıza dolaylı ya da doğrudan müdahil olmaya çalışan, haddi olmayan konularda hayatınız ile ilgili konularda yorum yapma yetisini kendisinde gören , hiç gündeminizde olmadıkları halde sürekli olaylarla gündeminize gelmeyi kendisine şiar edinen, hayatı boyunca bir baltaya sap olamamış, bundan sonra da ondan ne köy ne de kasaba olamayacak KAN EMİCİ, YÜREK TÜKETİCİ insanlardan uzak durun Ey Sevgili Okur.
Kalın Sağlıcakla…