
HER YER KARANLIK....
Serap Şule Kalın
Bir kinin , bir acının , bir tarifi mümkün olmayan derin sızının ortasındayız bugün. Hayatı elinden çalınan, hem de hunharca, hem de hiç umursamadan, hem de hiç aklına karşısındaki kişinin hayatı, geçmişi, geleceği, ailesi, acısı, sızısı gelmeden katledilen Özgecan için , yavrumuz için, kardeşimiz için yastayız bugün.
Kelimeler kifayetsiz kalıyor derler ya hani işte tam da o deyimin dibindeyiz bugün. Havsalamızın dahi algılamadığı gerçekleri acı, keder ve hayretler içerisinde dinleyip, izlediğimiz gündeyiz bugün. Ekranı parçalarcasına, gazete köşelerinde gördüğümüz fotoğrafları binlerce kez yumrukladığımız gündeyiz bugün. Canımı en çok acıtan insanlara dahi kin dolu gözlerle bakamayacak bir karakter sahibi iken, elime geçirsem tüm vücudunu defalarca on bin parçaya ayıracağım gündeyiz bugün. Yastayız, kin dolu bir yürek sahibiyiz, acılardayız, tarifsiz bir hallerdeyiz.
Üzerimizde ne varsa siyah, kalplerimiz simsiyah. Güvensizlik doldurmuş her bir yanını benliğimizin. Güçlü (!) erkek hegemonyasının doldurduğu coğrafyamızda bir erkek ya da birkaç erkek tarafından acımasızca zülüm gören, katledilen bir kız çocuğunun çığlıkları zapt ediyor düşlerimizi, gülüşlerimizi, günlerimizi.
Sadece Özgecan’ın mı başına geliyor dersiniz bu talihsiz erkek zulmü? Her bayanın ömrüne mühür vurmuştur irili, ufaklı, esası ayrıntılarda saklı olan küçük de olsa bir zulüm.
Çocukluktan başlar bir bayanın çilesi. Evde erkek kardeşi varsa ona göre daha az imtiyazlı olarak devam eder hayatına. Erkek çocuğu yaramazlık yaparsa onun adı “haşarı, haylaz” olur kız çocuğu yaparsa “edepsiz”. Annenizden işittiğiniz azarların dahi boyutu farklıdır. Kız çocuğu her zaman daha usturuplu, daha edepli olmak durumundadır. Çünkü onun “çocuk” olmak gibi bir vasfı yoktur. Doğarken alnına mühür vurulmuştur,1-0 yenik başlar hayata. Büyür okula gider, orada da her zaman bir hanımefendi duruşu beklenir bizim çocuktan. Erkek öğrencilerin yaptığı yaramazlıkların boyutu kendisinde çok büyük durur. Nedense ona yakıştıramazlar. Etek boyu, kıyafeti, forma düzeni, saçı, başıyla uğraşılır çoğu zaman. Etek boyu kısa ise hemen bir daha gözden geçirilir o öğrencinin karakteri, hal ve davranışları. Yavaş yavaş büyümeye başlar bizim kız çocuğu. Bu seferde genç kızlığın gereği davranışlar beklenmeye başlar. “hanım kız, ağır başlı kız” görünümüdür ondan beklenen. İstediğini giyemez, istediğini takamaz, isteğini süremez. Geliştiğinin, büyüdüğünün ve bir bayan olduğunun farkına varmaya başladığı anda kendine bakmaya başlar. Ama türlü çeşit laflara gebe kalır. Yolda evine giderken, evinden gelirken ya da okulda her zaman sadece bakışlar ile dahi olsa bir erkek zulmünün ortasında bulur kendisini. Hep birisinin boyunduruğu altında yaşamaya kodlanmıştır sanki. Bekârsa babası, abisi, evliyse kocasıyla anılır hep. Birey olarak gelişimini engellemek adına her daim yeni bir engel çıkar hanım kızımızın karşısına. Kuaföre çok gitse birisine beğendirme kaygısı taşıdığı, makyajını çok yapsa sokakta kendisini teşhir etme kaygısı taşıdığı ya da etek boyu kısa olsa ahlaksızlık (!) peşinde olduğu kaygıları ortaya çıkar. Sadece sevdiği , beğendiği , iyi hissettiği ve kendisine baktığı için bunları yapmaya çalıştığı kimsenin umurunda değildir. Evlenir eşi zulüm yapmaya başlar. Kadınını hep bir ezme çabasındadır erkek. Çoğu zaman ezer de. Ama kendi karakteri altında bir üst karakterle karşılaşırsa bu sefer de psikolojik baskılarla onu yok etmeye, silikleştirmeye çalışır. Dayak yer, küfür duyar, birçoğu çoluk çocuğum var yuvam dağılmasın gerekçesiyle evlilik birliğine devam etmek zorunda kalır. Çalışır, iş hayatına atılır yine eğer kendisine bakan bir bayansa değişik sözlerle muhatap olur . Aldığı maaş diğer erkek çalışandan fazla ise “o ev geçindirmiyor, sadece aile bütçesine katkı sağlıyor “ diye yine ötekileştirilmeye maruz kalır, aldığı maaş sorgulanır. Burada da giydiği kıyafetten, taktığı takıya kadar her şey laf edilir, söz edilir.
Bir taraftan da bayana zulmü reva gören çokça erkekler gibi gözükse de, cinsiyetini ve karakterini hiçbir tarafa oturtamadığım bir bayan grubu da vardır ki onlar erkeklerden çok daha fazla tehlikelidir esasında. Özgecan ‘ın acımasızca katledilmesinde de ortaya çıkan bu beyni tecavüzü uğramış bayan müsveddelerinin ise tavırları tam da erkeklerin tavır ve davranışlarını aratır cinstendir. Zira kendileri bayan psikolojisini, duruş ve tavrını çok iyi bildikleri gerekçesi ile ahkam kesip, değişik kitlelerde sözlerini kabul ettirmek istemektedirler. Ve Özgecan ‘ınımızın başına gelen bu olayda dahi ailesini ya da kızımızı suçlayabilmektedirler. Bunları Allah’a havale etmenin yanı sıra , hayatım boyunca bu tarz amaçsız, karaktersiz, başına gelen musibetlerden kurtulmak ya da yaşadıkları olumsuzluklara kılıf aramak adına , suçsuz günahsız insanlara iftira atarak kulis oluşturmaya çalışmış, çalışan insanlarla mücadele edeceğime söz veriyorum.
Dedim ya yazıma başlarken içimiz siyah, dışımız siyah ve kelimelerimiz onlardan çok daha siyah. Yazmak, konuşmak, her şey anlamını yitirdi bugün.
Analara, babalara, öğretmenlerimize, eğiticilerimize bin bir görev düşüyor artık. Ben de bir anneyim. Çocuk yetiştirmenin ne kadar zor olduğunu oldukça iyi bilen birisiyim. Kız çocuklarımızı “el alem ne der” mantığıyla, bomboş enerjilerle yetiştiren bir toplumda, erkek çocuklarını bitmez tükenmez bir hoşgörü ve “erkek adam” mantığıyla yetiştirdiğimiz günler artık çok gerilerde kalmalıdır. Bilinçli bir toplumun değerleri öncelikle ailelerde şekillenmelidir.
Yıllarca kızını dövmeyen dizini döver deyip de ailelere, annelere, babalara sosyal baskı kuran düzen ve erkek evladı diyerek sınırsız özgürlükler, sınırsız imkanlar sunan ve erkek çocukları ile ilgili hiçbir olumlu, eğitici, yontucu(!) tasarrufu olmayan toplum ; bu konuda suçlu hepinizsiniz , hepimiziz!
Erkek evladım oldu diye göğsünü gere gere gezen baba da, erkek çocuk doğurdum diye anlamsız bir gurur yaşayan anne de ve erkek çocukla kız çocuğu ayırt eden her insan da aynı kefedesiniz! Erkeği kızı yok bu işin! Tüm mesele KARAKTER, ONUR VE AHLAK sahibi insan olmakta !
Karakterin en korkuncu kendi nefsinin emrettiği bir şeye başkasının hayatını, ömrünü, günlerini çalarak ulaşmaktır. Bunun adı hırsızlık, bunun adı ahlaksızlık ve bunun adı lügatimdeki en kötü kelimelerdir.
Özgecan’lar ölmesin, Özgecan’lar tecavüze uğramasın, Özgecan’lar taciz edilmesin, ülkesinin sokaklarında özgürce dolaşsın, okuluna, evine, kafesine, kütüphanesine,eğlencesine, arkadaşına gitsin diye GÜN SİYAH bugün !
Özgecan için ,anneciği için, tüm ceylanlar, tüm yavrular, tüm bayanlar için…
Kalın Sağlıcakla…