Serap Şule Kalın

ESAS MESELE KADIN !

Serap Şule Kalın

ESAS MESELE ; KADIN !

 

Hayatın mutat işleri arasında o taraftan bu tarafa koşturuyorken ve hayata, insanlara ve yapmanız gereken işlere yetişmeye çalışırken, ülkeyi derinden sarsan olaylar bizleri de derinden sarsmakta ve psikolojimiz allak bullak olmaktadır.

Bir taraftan anlamlandıramadığımız, aklımıza türlü çeşit soru işaretleri getiren şehit haberleri, bir taraftan bitmek bilmeyen taciz ve tecavüz haberleri, bir taraftan intihar haberleri, bir taraftan vatanın milletin kimyasını bozmaya yönelik ihanet yüklü haberler bizleri paramparça etmektedir.

Neler yapabilirim bireysel olarak diye düşünmenin yanı sıra, içime sığdıramadığım, kolay kolay yenilmeyen asi ruhumun bazen derinlerden yara aldığını görmekteyim. Öyle ki depresif ruh haliyle bazen yatağımdan ayrılmak bile istemekteyim.

Neyse ki hareketsizlik ve bu vesile ile ortaya çıkacak olan bereketsizlik durumu bende hiçbir zaman uzun sürmemekte ve her defasında yeni güne Merhaba, yeni doğan güneşe Günaydın deme nezaketini yaşamaktayım.

……….

Hayat ..

Keşmekeşiyle, acısıyla tatlısıyla geçmeli, dünya meşakkati bizleri yaralamalı, dünyanın türlü çeşit dertleri bizleri olgunlaşmak adına darma duman etmeli bazen.

Ama bazen gençliğin verdiği heyecanlar ve bu heyecanların insan ruhunda yaşattığı tahribatlar maalesef çok aklı başında olan insanları dahi bir anlık buhrana düşürebilmekte.

Burcu da bunlardan bir tanesi.

Burcu Yıldırımcan…

Arkadaşlarından öğrendiğim kadarıyla deli, dolu, vatanına ve milletine AŞK derecesinde bağlı, Lisans Tarih Mezunu ve yüksek lisansını devam ettiren bir can parçası. Bir anlık buhran ve neticesi hayatına kendi elleriyle son verme…

Allah rahmetiyle muamele etsin, annesine, babasına, sevdiklerine sabırlar versin dışında diyecek bir cümle bulamamak ile birlikte, tanımadığım bu kızımız için yüreğimin derinden acılandığını da belirtmek isterim. Çünkü nefes alması dahi ziyan olan insan müsveddelerinin olduğu bir dünyada, böyle aklı başında, bilgili, birikimli, kültürlü genç kızlarımızın hangi ümit ve hayallerle başladığını tahmin ettiğim hayat yolunda bir şekilde heder edilmesi insanlığımız yaşadığı en derin acılardan bir tanesi olmalıdır.

………………

Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken bayanlarla ilgili son dönemlerde ne kadar da üzücü olaylar yaşadık. Taciz, tecavüz olayları da had safhaya ulaştı. Bazen düşünüyorum da bu olaylar eskiden de vardı da gün yüzüne mi çıkmıyordu. İnsanlar basında kendi yaşadıklarına benzer olaylarla karşılaştıkça ve insanların desteğini gördükçe, kendi yaşadıklarını da gün yüzüne çıkarmak adına kendilerinde güç mü buldular? Ya da toplumdan görebilecekleri muhtemelen tepkilerden korkarak mı geri çekildiler? Hangi beyni  tecavüze uğramış birey bayanın uğradığı taciz ve tecavüzü bayanın ahlak zaafiyeti ile yorumlayabilir ki ? Bir insanın başına gazetelerin üçüncü sayfalarında geçen haberlerin gelmemesi, gelmeyeceği anlamına mı gelmektedir sizce? Herkes insan olma gerçeğiyle başına her türlü kötülüğün gelebilme potansiyeline sahip bir varlıktır. Kimse kimseyi belli noktalarda kınamamalı, kimse kimsenin çocuğunu yargılamamalı, infaz etmemelidir.

Taciz ve tecavüzün bu ülkede bu denli yaygınlaşmasının sebebi bana göre insanların maneviyatlarının, inançlarının ve aile bağlarının derinden sarsılmasıyla doğrudan ilişkilidir. Din inancının ideoloji ekseninde ve belli çevrelerce sahiplenilmesi neticesinde insanlar din ve ahlak anlayışını farklı değerlendirmelere muhatap etmektedir. Din bir ideoloji değildir ve hiçbir ideolojinin elinde oyuncak olmamalıdır. Hele hele siyasi eksenlerde algılanması milletimizin epeydir başına musallat olan gerçekliktir. Din ruhumuzdur, ideolojilerimiz ve siyasi fikirlerimiz bedenimizle alakalıdır. Dini ancak bedenimizi besleyen, büyüten ve destek veren bir gerçek olarak görürsek doğrulara ulaşabilmemiz mümkündür. Dini algılarla insanları bir merkeze çekmeye çalışmak ikiyüzlülük, riyakârlıktır.

Manevi değerler ise aile ortamında şekillenmelidir.  Anne ve baba modelinin sağlam, karakterli duruşlar sergilemediği ailelerde büyüyen çocuklar er ya da geç toplum içerisinde kendini gösterecektir.  Anne çocuğunun ilk öğretmenidir.  O sebeple bayanların eğitimi, ahlakı ve davranışları çok önemlidir. Çok küçük yaşlardan itibaren çocuk evde olup biten her şeyden haberdardır. Çocuk çamurdur, kildir. Çocuğunuzun nasıl bir birey olacağını siz belirlersiniz. Sizin davranışlarınız o çamura, o kile belli bir yaşa kadar şekil vermeye devam etmektedir. Evladının karakter ve davranışlarından memnun olmayan ailelere önerim aynaya dikkatlice bakmalarından yanadır. Çünkü isteseniz de istemeseniz de bir gün her evlat anne ve babasının birer kopyası olacaktır. Herkesin tecrübesi karakterinde ufak değişiklikler olmasına vesile olsa da, anne ve babalarının kopyası olması gerçeğini asla değiştirmeyecektir.

……….

Dünya Kadınlar Günü dedik ya bir iki kelime de kadınlardan bahsederek yazımıza son verelim sevgili okur. Aslında son dönemde yaşadığımız süreç öyle bir süreçti ki sürekli yazdık, sürekli anlatmaya çalıştık bir şeyleri. Değişmesini istediğimiz çok şey var aslında ama meselenin özü insanların beyinlerinde bitmekte. Hiçbir kanun, hiçbir nizam ve hiçbir öğreti insanlara karakter olarak sahip olmadığı bir gerçeği kabul ettiremez maalesef.

O sebeple yukarıda dedim ya mesele ailelerde çözülmekte aslında. Aileler daha duyarlı, daha bilinçli ve daha aklı başında hareket etmeliler. Çocuk dünyaya getirmek işin kolay kısmı, esas mesele ister erkek olsun, ister bayan, insanlığa, topluma, vatana, millete karşı duyarlı, saygılı, aklı başında, düşünen, anlayan, yorumlayan bireyler yetiştirmekte.

Kadınlara gelince…

Maalesef kadınlarımız öğrenilmiş, kabul edilmiş bir çaresizlik ile yüz yüze yaşamaktadır. Kadınlarımız cebinde her daim bir zaten, her daim bir kabul edilmişlik vardır. Yıllarca erkeğin onlardan üstün olduğu gerçekliği ev, okulda, işyerlerinde, toplumda dikte edilmiştir. Bilinçaltı kadının her türlü haksız, her türlü çaresiz, her türlü korumaya ve korunmaya muhtaç olması durumuna kodlanmıştır.  Kabul edilmiş çaresizlik kadınlarımız iliklerine kadar işlemiştir. Öyle ki tacize, tecavüze uğramış bir bayan bu durumda haksız duruma düşerim, ben suçlanırım gerekçesi ile yaşadıklarını en yakınlarıyla dahi paylaşma cesaretini göstermemiştir.  Halen kadının kabul edilmiş çaresizliğini destekleyen ve bir nevi her olayda kadını suçlu çıkarmaya çalışan zihniyetlerin toplumun en üst yerinde olması da bu tezimizi doğrular cinstendir aslında.

Devletimizin en üst kademelerinde yer alan ve son dönemlerde kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık yaptıklarını iddia eden kişilerin demeçlerinden bazı cümleler paylaşıyorum sizlerle; 

“Bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem.” “Kadına şiddet abartılıyor." “Benim bedenim, benim kararım diyenler feminist." “Tecavüze uğrayan da kürtaj yaptırmamalı. Bosna’da kadınlar tecavüze uğradı ama doğurdular." “Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yapmak zorunda kalmasın." “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün." “Kızlarına sahip çıksalarmış." “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek." “Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor." “Medya olayları abartıyor. Kadına yönelik şiddet algıda seçicilik.

diye devam eden bu ve buna benzer bir çok laf, söz, cümle. İşin enteresanı bu cümlelerden bir kısmı bayan bakanlar tarafından söylenmiş, dile getirilmiş. Hem de kadına yönelik pozitif ayrımcılığın olduğunun iddia edilen bir dönemde. Yine yapılan algı operasyonlarından bir tanesi diye düşünerek, öncelikle meselenin beyinlerde ve zihniyetlerde bittiğini bir kez daha yineliyorum.

…….

Yazım boyunca her paragrafta ayrı ayrı konularda kadınlardan, kadınlarımızdan, bizlerden bahsettim. Çünkü Kadın Hayattır !

Yine bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü geldi çattı. Peki o gün ne olacak ?

Kadın sorunları, kadın-erkek eşitliği, kadın hakları konularında yoğunlaşılacak, tacizlerden, tecavüzlerden , kız çocuklarının okumasından , okumamasından konuşulacak , durum tespitleri yapılacak , acil önlem kararları alınacak vs vs cek cak ve herkes ayrılacak. Sonra ne olacak? Evli, evine, köylü köyüne gidecek !

Neticede havanda su dövülecek.

Ama hep yazılarımda bahsettiğim gibi bir kez daha söylemek isterim ki eğer kadınlar isterse siyasette, yönetimde ve diğer alanlarda kendi zaaflarını, kendi kişisel hesaplarını aşıp, ağırlıklarını koyarlarsa ağlayan çehreyi güldürürler.

Bu memleket, bu ülke, bu vatan, bu millet hepimizin. Ve en çok da kadınlarımızın ! Kadınları görmeyenler, kadınları yok sayanlar, görülmezler, yok olurlar !

Benden söylemesi…

Dünya Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun !

Yazarın Diğer Yazıları