Serap Şule Kalın

ALLAH BU MİLLETE BİR DAHA İSTİKLAL MARŞI YAZDIRMASIN !

Serap Şule Kalın

 

 

12 MART 1921...

Türlü badireler atlatmış Türk milletinin kendi özünden çıkan, yaşamış olduğu zorlu ve sıkıntılı dönemi en güzel ve anlamlı şekilde anlatan, kullanılmış olan tasvirlerle dünyanın en güzel portresinden daha cazibeli olan ve her okunuşunda ayrı hissiyatlar barındıran marşımızın, bir İstiklâl mücadelesinin tüm anlarını satır satır işleyen, ilmek ilmek dokuyan ve tüm hücrelerimize vatan ve iman aşkını sindiren İstiklâl Marşımızın kabul edildiği tarih…

 Türk’ün hilâl-i dinine düşman olan yetmiş iki milletle yapılan zorlu mücadele sonrasında 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmış ve İstiklâl Harbi başlamıştır. Anadolu’nun her tarafı işgal altındadır ve Yunan ordusu Anadolu’nun içlerine kadar ilerlemiştir. Mustafa Kemal Paşa bu  dönemde meclise, bu şanlı millete bir İstiklâl Marşı’nın gerektiği konusunda hatırlatmada bulunuyor. Ve yurdun dört köşesine gönderilen haberle yurt genelinde bir şiir yarışması düzenleniyor. Bunun üzerine o  döneme göre gayet imkansız ölçülerde 6 ay içerisinde tam 724 şiir meclisin eline ulaşıyor. O zaman ki Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açılan bir komisyon bu şiirleri birer birer büyük bir özveri ile okuyor. Bu şiirler arasından 6 şiir seçiliyor ve meclis tarafından kağıtlara bastırılıp vekillere sunuluyor.

Bu sırada Hamdullah Suphi Tanrıöver (Odönemin Milli Eğitim Bakanı)  o sıralarda Ankara milletvekili olan Mehmet Akif Ersoy’dan da bir şiir yazmasını istiyor fakat Mehmet Akif Ersoy yazmış olduğu şiirin karşılığında şayet kazanırsa 500 lira para ödülü olacağı için bu teklifi kabul etmiyor fakat mütakibinde ayrıca bir şiir yazıp Hamdullah Suphi Bey’e vereceğini söylüyor. Nitekim İstiklâl şairimiz Mehmet Akif bir şiir yazıyor ve Hamdullah Suphi Bey’e teslim ediyor. Bu vesile ile ön elemeden geçmiş 6  şiir ile birlikte 7 şiir yüce meclise sunuluyor.

Şiir yarışması Hamdullah Suphi Bey’in meclis kürsünden İstiklâl Marşımızı okumasıyla ve vekillerin coşkulu alkışları eşliğinde kabul ediliyor. Tarih 12 Mart 1921…

İstiklâl Marşımız kabul edilmesinin ardından meclis kürsüsünden vekillerin ayakta dinlemesi durumuyla bir kez daha okunuyor…

Yarışmanın başında vaat edildiği gibi yarışmanın neticelenmesi sonrası 500 liralık para ödülü Mehmet Akif Ersoy’a takdim edilmek isteniyor fakat İstiklâl şairimiz yarışmaya resmi olarak katılmadığını ve bu parayı kabul edilmeyeceğini söylüyor ve bu parayı hastanedeki gazilerimizin tedavisi için kullanmaları yönünde beyanat veriyor.

Mehmet Akif Ersoy’un göstermiş olduğu erdemi, tokluğu ve vakarı bugün hangi vekilimizin gerçekleştireceğini düşündüm. Herhalde  her okuduğumuzda tüylerimizin diken diken olduğu İstiklâl Marşımızı  ancak o zaman için hatırı sayılır kıymette olan 500 liraya tenezzül etmeyen  böyle bir şair nakış nakış işleyebilirdi. 

Mehmet Akif bu şiiri bir dava uğruna , bir millet için yazmıştı. Fakat şiiri şiir yapan hiçbir özellikten de asla feragat etmeden, Türkçe’nin tüm nüanslarını,kurallarını ustalıkla kullanarak. İstiklâl Marşımız adeta savaş meydanlarındaki her anı bizlere yaşatan, cephelerde savaşan askerlerimizin iman dolu sinesindeki vatan aşkını yüzümüze haykıran ve etkili bir dille şiirin sonunda mutabakat anını bizlere gösteren bir yapıttır. Marşımız geçmişte ecdadımızın yaşamış olduğu mücadeleyi bize aktarmakla birlikte, her satırında yeni nesile bir öğüt vesilesidir.

Marşımızda bir bakarsanız al kanlarla süslenmiş bayrağımıza ithaf vardır, bir bakarsınız Türk’ü öz yurdunda garip, öz yurdunda parya eden düşmanlara…

Bir bakarsınız “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım/Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” dizeleriyle düşmana göz dağı vardır, milletin sahip olduğu imanın dışa vuruluşu ve hatırlatılışı vardır…

Bir bakarsınız milletle hasbihal edilir, bir bakarsınız bayrakla istişare…

Her kelimesinde, her dizesinde, her kıtasında bir milletin ruhu, bir milletin imanı ve bir milletin bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesi vardır.

            İstiklâl marşımızda bir milletin onuru vardır…

            İstiklâl marşımızda bir milletin iman dolu göğsü vardır…

İstiklâl marşımızda bir milletin dünü, bugünü ve yarını vardır…

İstiklâl marşımızda haykırış vardır, milletimizin öz değerlerini ayaklar altına alanlara isyan vardır, yurdun alçaklara uğratılmaması adına Hak’a yakarış vardır.

İstiklâl marşımız , o gün vatanın dört köşesini işgal eden düşmanların bir daha bu memlekete adım atmaması adına milletle, bayrakla ve milleti yönetenlerle yapılmış tüm zamanlara hitap eden bir akittir. Yaşayan ve dillerimizde her an bayrak gibi dalgalanan bir kutlu söz dizimidir.

Ve son söz…

Mehmed Âkif’in rahatsız bulunduğu Alemdağı’nda son günlerde içlerinde Târık Us’un da bulunduğu bir grup üstadın ziyaretine gitmişler, Mehmed Âkif bitkin bir hâlde yatağında yatıyordu. Konuşma esnasında söz İstiklâl Marşı’na intikâl ettirilmiş, gelen ziyaretçilerden biri:

— Acaba İstiklâl Marşı yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı? demiş, bu söz üzerine yatağında bitkin bir hâlde yatmakta olan Akif; birdenbire başını kaldırmış ve ona:

— Allah bir daha bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın!

Yazarın Diğer Yazıları