
KIDEM TAZMİNATI GERÇEĞİ
Orhan KARAKAYA
Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor, kıdem tazminatı işçinin kendi parasından kesilenler sonucunda biriken bir paradır. Kamuoyunda algılandığı gibi patronların ya da hükümetlerin lütfu değildir. Buna rağmen en fazla sözü hükümet söylemektedir.
Diğer konu ülkemizde şimdiye kadar kurulan fonların akıbetini hatırlamaktır. Konut Edindirme Teşvik Fonu için emekçilerden yıllarca kesinti yapıldı. Sonuçta fon dağıtıldığında hak sahiplerine 1.000-2000 TL gibi komik paralar ödendi. Fonlarda biriken paraların amacı dışında kullanıldığını da unutmayalım. Tıpkı İşsizlik Fonunda biriken ve işçiye gıdım gıdım komik miktarda ödeme yapılırken, fonda biriken paraların otoyollara harcandığını bizzat Bakanların açıkladığını unutmayalım. Patronlara teşvik olarak verilmektedir. 2014 yılında Çalışma Bakanı olan Faruk Çelik, açıklamasında 31 Aralık 2014 itibarıyla İşsizlik Fonunda 81 milyar 393 milyon para olduğunu, 2002 yılı ile 2014 yılları arasında işsizlik fonundan işsiz kalan işçilere (hak edenlere) 8.462 milyon ödenirken GAP projesine 11.511 milyon TL, diğer giderlere (bu diğer gider ne?) 4.181 milyon TL harcandığı belirtiliyor. İşsizlik fonundan işten atılan işçilerin daha kolay yararlanmasını sağlamayanlar, işçilere daha fazla ücret ödenmesinin yolunu açmayanlar işçilerden kesilen bu paraları otoyollara, GAP projesine, patronlara teşvik olarak harcıyor. Üstelik bunu yaparken işçilere sormuyor.
Kıdem Tazminatı Fonunun hayata geçmesini isteyen AKP hükümeti, patronlar ve yandaş basın propagandaya başladı. Neymiş;
Yıllarca çalıştığı halde kıdem tazminatı alamayan işçiler varmış. Fon kurulursa alacakmışşş…
Şimdi 1 yıl çalışınca kıdem tazminatı alabiliyormuş. Fon kurulursa 1 gün bile çalışsa alacakmışşş…
İşçi kendi işten çıkarsa kıdem tazminatı alamıyormuş. Fon kurulursa alacakmışşş…
Dillerine doladıkları bu olumsuzlukları kullanarak emellerine ulaşmaya çalışıyorlar. Kıdem tazminatı alamayan işçileri kullanarak, kıdem tazminatı almakta sorun yaşamayan milyonlarca emekçinin kıdem tazminatına da göz dikiliyor.
Peki, istediği her yasal düzenlemeyi yapan AKP hükümeti (muhalefet partilerine rağmen) kıdem tazminatı ile alakalı diline doladığı bu olumsuzlukları niçin 13 yıldır gidermedi, gidermiyor? Yani yasal bir düzenleme yaparak niçin işçinin bir gün bile çalışsa kıdem tazminatı almasını sağlamıyor? Niçin işçi işten kendi de ayrılsa tazminat alabileceği bir yasal düzenleme yapmadı, yapmıyor? Yıllarca çalıştığı halde kıdem tazminatı alamayan işçinin kıdem tazminatını devlet olarak kendisi ödeyip, sonrasında işçinin tazminatını ödemeden kaçan, patronların yakasına yapışma yoluna gitmiyor da; neden Kıdem Tazminatı Fonu kurulursa bu olumsuzlukları gidereceğini söylüyor? Bu şart niye? Çünkü, kıdem tazminatına dair bu olumsuzlukları politika malzemesi yaparak, kullanarak amacına ulaşmak istiyor. Elinin altında istediği yere kullanabileceği para havuzu istiyor da ondan…
Hükümet kıdem tazminatına dair olumlu olan ama fon kurulduğunda işçinin zararına olacak en önemli şeyleri söylemiyor. Bunlar neler biliyor musunuz?
30 günlük süre 20 güne düşürülmek isteniyor…
Şuan ki yasaya göre, işçinin kıdem tazminatı yıllık otuz gün üzerinden ve bürüt maaşı üzerinden birikiyor. Şuan ki rakamla bir asgari ücretli işçi için ortalama 1.500 TL kıdem tazminatı birikiyor. 30 yıl çalışan bir asgari ücretli ortalama 45 bin TL kıdem tazminatı alabilecek. Ama kıdem tazminatı fonu kurulursa AKP hükümetinin ve patronların isteği ve amacı bu 30 günlük süreyi 15 veya en fazla 20 güne düşürmek. Yani yukarıda ki hesabı hükümetin ve patronların niyeti gerçekleştiğini varsayarak yaparsak, asgari ücretlinin yıllık tazminatı 20 gün üzerinden olursa yılda 1.000 TL olacak. 30 yıl çalıştığında ise 30 bin TL olacak yani emekli olduğunda 15 bin TL daha az kıdem tazminatı alacak. AKP hükümeti niçin 30 günlük süreyi 20 güne düşürmek istiyor.
Kıdem tazminatı iş güvencesi demek…
Kıdem tazminatının tüm olumsuzluklarına rağmen şuan en önemli işlevi iş güvencesi olamayan, her an işten atılma korkusu yaşayan işçiler, emekçiler için iş güvencesi işlevi görmesi. Çünkü parayı çok seven, karından zarar etmek istemeyen patronlar işçiyi işten çıkardığında 30 gün üzerinden ve işçinin bürüt maaşı üzerinden biriken kıdem tazminatını ödemek zoruna gittiği ve patrona bir maliyet oluşturduğu için işçiyi kolay kolay işten çıkaramıyor. Bu nedenle işçinin iş güvencesi vazifesini görüyor. Ama fon kurulursa ve işten çıkarılan işçi tazminatını fondan almaya başlarsa patronlar işçileri işten daha kolay atabilecektir. Bu amaçla da patronlar da Kıdem Tazminatı Fonunu savunmaktadır. Bir de kıdem tazminatı fonunu yasallaştırmak isteyen AKP hükümetinin 13 yıllık hükümet pratiğinin işçiler, emekçiler lehine pek parlak olmaması da (taşeron sorunu, 4/B li, 4/C li, Vekil vb esnek güvencesiz çalışma biçimlerini hayata geçirmesi, işçilerin, emekçilerin Kıdem Tazminatı Fonuna karşı çıkması için yeterli bir nedendir.
Bir sözümde bugün kıdem fonu ile ilgili tartışmalara, yapılmak istene düzenlemelere sessiz kalan kamu emekçilerine ve onun temsilcileri olan konfederasyonlaradır. Çünkü işçilerin kıdem tazminatına el koyan patron ve AKP hükümetinin kamu emekçilerinin (memurların) kıdem tazminatına da dokunacağını unutmasınlar. Bu işler bölerek, parçalayarak, sırasıyla yapılacak işlerdir. O nedenle bir an önce bu konuya dair üzerlerine düşen sorumluluklarını yerlerine getirecek adımlar atmalıdırlar. Oturdukları yerlerden kıdem tazminatı bizim kırmızıçizgimizdir, kızlarımızın gelinlik, oğullarımızın damatlık paraları demekle koruyacakları bir hakları değildir.
Bari bu konuda bir araya gelmelidir…
Önce işçinin zararına amaç taşıyan bu politika ve söylemlerini teşhir eden bildiri, broşür hazırlayarak başlamalıdırlar. Bu bildiri ve broşürlerin iş yerlerinde emekçilere ulaştırılmasını sağlamalıdırlar. Bari bu konuda bir araya gelmelidirler. Ortak eylem, etkinlikler hayata geçirmelidirler. Emekçilere güven verici tutum ve eylem içerisinde olmalıdırlar. Bizzat sendika yöneticilerinin birlikte katıldığı işyerleri toplantıları, eylemleri hayata geçirmelidirler. Sonrasını emekçiler halleder zaten…