Orhan KARAKAYA

HENDEK

Orhan KARAKAYA

Hendek kazıldı, kazılıyor diye sokağa çıkma yasağı uygulamak 2015 Türkiye sinde ne kadar savunulabilir bir gerekçedir.

5-10-100 bilmiyorum beklide 1000 kişi hendek kazdı diye 40-50-60 hatta 100 bin nüfuslu ilçelerde sokağa çıkma yasakları uygulamak, terörü bitirir mi, yada bu sokağa çıkma yasakları, okulların boşaltılarak karakola dönüştürülmesi, çocukların eğitim-sağlık hakkından mahrum kalması, yaşadıkları yerlerinden, yurtlarından göç etmesi, ettirilmesi sonuçlarını doğuran bu politika sonrası sorun gerçekten biter mi? Yoksa sorunun derinleşmesini mi doğurur. Ülkemizde son 2 aydır uygulanan sıkıyönetimleri aratan politikalar nedeni ile devletine, hükümetine kin duyan insanların oluşmasına neden olur mu olmaz mı?

Eğer AKP hükümeti yine her zaman ki gibi toplum üzerinde algı oluşturmaya çalışmıyorsa ki…

Kabataş ta Türbanlı bacıma saldırdılar dendi, devletin tüm imkanlarına rağmen bunun belgesi ortaya konmadı. Hatta öyle bir olayın yaşanmadığını doğrulayan görüntüler ortaya çıktı.

Gezi olaylarında cami de içki içtiler dendi, cami çevresindeki ve içerisinde ki kameralara rağmen, görüntüleri var denmesine rağmen yüzlerce Cuma geçti ama görüntüsü çıkmadı. Bu iddia doğrulanmadı. Peki bu doğru olmayanlar hükümetin, devletin en yetkili ağızlarından niçin söylendi. Hiç bunu kendimize sorduk mu?

Hendekler 1 Kasım seçimleri öncesi yok muydu? Hendekler 1 Kasım sonrası mı kazılmıştı. Biz 2 yıl önce çözümü, çözüm masasını konuşurken, analar ağlamasın derken ne oldu da çözüm masası yıkıldı. Analar ağlarsa ağlasın dedik, demeye başladık. AKP hükümetinin 2-3 yıl önceki çözüm sürecini destekleyen insanlar, kitle nasıl oluyor da şimdi baskıyla, şiddetle, sokağa çıkma yasaklarıyla sorunun çözülmesi yönetimini destekliyor.  

Şimdilerde ise terör örgütü cami yaktı deniyor. Peki görüntüsünü niçin topluma göstermiyorsunuz. Kimi koruyorsunuz. Niçin daha inandırıcı olmuyorsunuz.

Niçin sokağa çıkma yasaklarının olduğu, çatışmaların yaşandığı yerlere gazetecileri (savaş muhabiri de denebilir) sokmuyorsunuz. Niçin sokağa çıkma yasağı uygulanan yerlerde interneti, elektriği vb. kesiyorsunuz. Gerçekleri niçin gizliyorsunuz, gizlemeye çalışıyorsunuz.

Büyük toplumsal olaylar öncesinde her zaman benzer dil, benzer politikalar uygulanmıştır. Sivas, Maraş, Çorum olaylarına bakın… Sahi Atatürk ün evi bombalandı lafı hangi olay öncesi söylenmişti.

Ben şunu söylemek istiyorum. Benim muhatabım devlet, hükümettir. Birileri hendek kazıyor ben de kazdırmayacağım diye çocukların eğitim hakkı, halkın sağlık hakkı, yaşam hakkı engellenemez, yok sayılamaz.

Terörist yakalayacağım diye bir çocuğun dahi ölmesi, sivilin ölmesi asla kabul edilemez. Eğitim zayiyatı olarak görülemez, gösterilemez.

Askerimizin, polisimizin, hiçbir insanımızın ölmesi istenemez, istenmemelidir. Ama geldiğimiz süreçte özellikle sosyal medyada, ne çocuk, ne masum sivil insanların ölmesi ülkemizin bir kesiminde ki insanlar için üzücü değil sevinç duyulan, daha çok insan ölmesini isteyen bir ruh hali içerisinde, barış demek, insanlar ölmesin demek, silahlar sussun, ölümler dursun demek bölücülük, vatan haini olmak gibi gösterilmek isteniyor.

10 Ekim de Barış mitinginde ölen 101 insanın ölümüne sevinen, en iyi Kürt ölü Kürt tür anlayışını sahiplenen, ölenin kim olduğuna, hangi bölgeden olduğuna bakarak hislerini, acısını ortaya koyan insanlar olduğu sürece ülke bölünmüş demektir. Bölünme sadece topraklara sınır çekmek değildir.

Akşam bir tartışma programında katılımcı şunu söyledi. Savaş uçağının 1 haftalık uçmasının masrafı ile 40 bin aç insanın doyurulabileceği… Unutmayalım; Savaşı zenginler, silah tüccarları çıkarır, yoksul emekçiler ölür. Yoksullar savaştan yana olmamalı. İnadına barış talebi, inadına birlikte yaşam mücadelesi savunulmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları