
7 HAZİRAN, 1 KASIM...YA SONRASI
Orhan KARAKAYA
Ben de milyonlarca insan gibi 1 Kasım seçim sonuçlarını yorumlamakta, açıklamakta zorlanıyorum. 1 Kasım seçim sonuçlarının cevap veremediğim, cevabını da almadığım yanları bulunmaktadır. Türkiye halkının yaşamında iyiye dönük somut değişimler yaşanmadan ve 5 ay önce 7 Haziran seçimlerinde cezalandırdığı bir partiyi tekrar bu oy ve milletvekili sayısı ile hükümet yapması gerçekten her yönüyle açıklanması, çözümlenmesi, incelenmesi gereken bir seçim olarak tarihe geçti.
1 Kasım seçim sonuçlarını sosyologların dahi açıklamada zorlandığını, cevaplayamadıkları yanları olduğunu düşünüyorum. Basından duyuyor, okuyorum.
Aslında AKP ve kurmaylarının da beklemediği, tahmin etmediği bir seçim sonucuydu 1 Kasım seçim sonuçları. Çünkü AKP Genel Başkanı A. Davutoğlu başta olmak üzere herkes 4 partinin de barajı geçiyor olması nedeniyle koalisyon olacağını ya da kıl payı tek başına hükümet olacaklarını düşünüyorlardı. Ve bu yönde açıklamalarda bulunuyorlardı. O nedenledir ki 1 Kasım seçimleri sonrasına görkemli kutlama hazırlıkları yapmamışlardı.
Ama 1 Kasım seçim sonuçlarının yorumlanabilecek bazı gösterdikleri de var. AKP nin 13 yıl Türkiye'yi yönetiyor olması ve 13 yılın sonunda emekçilerin yaşamında çok bir şey değişmemesi, yaşanan işçi, kadın cinayetleri, kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı dili, doğayı tahrip edişi, hukuksuzluğu nedeniyle Türkiye halkları açısından 7 Haziran'da halk "yeter artık" diyerek AKP'yi cezalandırmış ve muhalefet partilerine "buyurun" demişti. Ama 7 Haziran seçimleri sonrası özellikle MHP'nin uzlaşmaz tavrı ile AKP'nin ve Recep Tayyip ERDOĞAN'ın oyalayıcı, çatıştırmacı, kaos yaratan, ortamı terörize ederek, bombalar patlatılarak, beyaz toroslarla tehdit edilerek, erken seçim hesapları ve bu sürece çanak tutan yapıların da sayesinde yaşanan her türden belirsizlik ve tehdit halkın tekrar istikrar adına, güce yönelmesine, korkuyla, endişeyle kötünün iyisini seçmeye zorlanmış ve seçmesi sağlanmıştır. Yani halk özgür iradesiyle, partilerin eşit yarıştığı koşullarda seçimlere giderek seçimde bulunmamıştır.
1 Kasım seçimleri sonrası, seçim sonuçlarına sevinenlerden daha çok kaygılanan, endişeye, kaygıya, korkuya kapılan insan olduğu gerçeği somut yaşanmıştır. Şimdiye kadar yapılan seçimlerde seçimi kaybeden insanların, yaşamadığı kaygı ve korkuyu 1 Kasım seçimleri sonrası yaşadığına inanıyorum. Ya da geçmişte seçimi DYP de kazansa, DSP de kazansa, ANAP da kazansa, ilk yıllar için AKP de kazansa bu kadar kaygılanmayan halkın bugün AKP'nin seçimi kazanması sonrası kaygı-korku duyduğu bir gerçektir.
Çünkü AKP'nin ve Recep Tayyip Erdoğan'ın son dönemdeki hırsları, başkanlık hayalleri, suçlarını örtme, bastırmaya dönük hamleleri, hak arayan, yasal-anayasal, demokratik haklarını kullananlara karşı devlet gücünü (savcıları, polisleri vb) kullanmaktaki pervasızlığı, hukuk tanımazlığı bu korkunun, kaygının kaynağı ve somut göstergesidir. Toplumun aslında kafa olarak, düşünce olarak bölünmüşlüğü (AKPci, Recep T.Erdoğancı olanlarla, onu sevenlerle, Erdoğancı olmayan, onu sevmeyenler vb) gerçeği bugün toplumun her kesimine, her kurumuna sinmiş durumdadır. Bu gerçeklikler var olduğu sürece ve keskinleşmeye başladığında % 49 değil %79 da alsanız ülkeyi yönetmek kolay değildir. Bu durumun geçmiş ve şimdiki tarihte çok örneklerinin olduğunu hepimiz biliyoruz. Çünkü halka, seçmene verdikleri sözleri tutmazlar, tutamazlar. Halkı zulümle, baskıyla, korkuyla, ayrıştırarak, birbirine kışkırtarak yönetmek isterler. Bakın AKP seçimlerde asgari ücret 1.300 TL olacak dedi, taşerona kadro dedi. Ama seçimlerden bir gün sonra Ekonomi Bakanı Ali BABACAN ne dedi "Biz asgari ücret 1.300 TL olacak' demedik. Biz asgari ücretin 1.300 TL olması için Asgari ücret komisyonuna teklifte bulunacağız. Asgari Ücret Komisyonun işveren ve sendika temsilcileri, tarafları var." dedi. Dakika 1 gol 1… Şu bilinmelidir: 13 yıldır iktidar olan bir parti bu kadar zaman asgari ücrete komik zamlar vermiştir. 7 Haziran da oylarının düşmesi ile hemen 1300 TL sözü vermiş 1 Kasım sonucu ile hemen sözünü kıvırmıştır. Yani tüm mesele tekrar oy toplamakta. O nedenledir ki, emekçiler, yoksullar açısından korkuya, kaygıya gerek yoktur. Emekçilerin, yoksulların kaybedecek bir şeyi zaten yoktur. Ama kazanacakları çok şeyi vardır. Yeter ki emekçiler, sömürülenler, yok sayılanlar, görmezden gelinenler olarak birleşmeyi birlikte olduğumuzda daha güçlü olacağımızı bilelim.