
DEMOKRASİMİZDEN BİR ADIM GERİ GİTMEYİZ…
Orhan KARAKAYA
Anayasal hakkını kullanarak, silahsız, şiddetsiz toplantı ve gösteri hakkını kullananlara polis, gaz ve tazyikli sudan sonra plastik mermi kullanmaya başlıyor.
Yaşam alanına, doğasına, ormanına sahip çıkan, ormanları, doğayı talan eden maden şirketlerine, HES şirketlerine karşı çıkan köylülerin karşısına askeri, polisi dikiyoruz. Şirketlerin önüne siper oluyor, adeta kendi halkına zulüm ediliyor. Millet iradesi diyenler, Artvinliler’in iradesine saygı duymuyor, küçük Geziciler deniyor. Muhalif gazete ve televizyonları susturmak için devlet gücünü kullanarak gazetelerin, televizyonların başına haksız yere kayyum atanıyor. Bir zamanlar beraber yürüdükleri iş adamları tutuklanıyor, tutuklattırılıyor. Muhaliflere gözdağı veriliyor. Halkın haber özgürlüğüne müdahale ediliyor.
Ülkemizin Doğu ve Güneydoğusu’nda 35 yıldan sonra ilk defa 90 gün süren sokağa çıkma yasakları uyguluyor. İnsanların cenazeleri bir hafta sokak ortasında kalıyor. O bölgenin insanı ‘cenazem kokmasın’ diye ölülerini buzdolaplarında bekletiyor. Milletvekilleri illere, ilçelere giremiyor, sokulmuyor!
Ülkenin Cumhuru, ülkenin başı, ülkenin en yüksek mahkemesi olan Anayasa Mahkemesi’nin, Can Dündar ve Erdem Gül kararına saygısızlık yapıyor. Anayasa Mahkemesinin Kararına “… uymuyorum, saygıda duymuyorum…” diyor.
Suriye de yaşanan iç savaş ta, katliamlarda, belirsizlik de payımız olmasına rağmen, Suriye den ülkemize sığınan mültecileri AB ile pazarlık konusu yapıyoruz. AB’ye eğer “bize 3 milyar Euro vermezseniz Suriyelileri otobüslere doldurur, AB ülkesinin kapısına göndeririz” diye AB’yi tehdit ediyoruz. Suriyeli mültecileri kullanarak AB ye vizesiz geçiş hakkı istiyoruz. Masum ve savaş mağduru Suriyeli insanlar üzerinden her iki taraf da insanlık dışı pazarlıklar yapıyor.
Ülkemizin başkentinde 4 ay arayla canlı bombalar patlıyor, patlatılıyor. Katliamlar oluyor.
Ülkemizde her gün en az 1 kadın cinayete, kurban gidiyor. Şiddete uğruyor, katlediliyor.
Her gün üçer, beşer işçi iş cinayetlerinde hayatlarını kaybediyor.
İnsanlarımız açlık ve işsizlikle boğuşuyor. İşsizlik resmi rakamlara göre bile % 10’un üzerinde çıkmış.
Ülkemiz insanları “karşı partiden birine kız dahi vermem” der duruma gelmiş. Ülkemiz kafa yapısı, düşüncesi olarak bölünmüş görünüyor.
Yargı kararları uygulanmıyor. Kendinin seçilmesine neden olan yasalara, yargı kararlarına saygı duyulmuyor.
Kaymakamlarla yapılan toplantıda “yasaları, mevzuatı bir kenara koyun” diyen, bu yasalara göre seçilmiş bir Cumhurbaşkanı var.
Ülkemizde demokrasinin D’si kalmamış. Başbakan da çıkmış hala “…. Demokrasimizden bir adım geri gitmeyiz ….”diye açıklama yapıyor, söz söylüyor.
Demokrasiden bir adım geri atmayacak olanlar, demokrasiyi, özgürlüğü getirecek olanlar hak ve özgürlük mücadelesi veren işçiler ve emekçilerdir. Demokrasiye sahip çıkanlar, devletin polisini, askerini karşısında bulan ve devletin zulmünü yaşayan köylüler, çevreciler büyük, küçük Geziciler olacaktır. Bunun yolu da yeri geldiğinde, demokratik hak gereği, bazen alanlarda olabilmektir.