
YARIM KALAN HER ŞEY
Nurkal Kumsuz
Büyüsü bozulmuş kaç zaman geçti sıcak düşlerin içinden?
En son hangi ayrılığın zemherisinde yüreğin dili çözülmüştü?
Bitmeyen özlemler şimdi hangi âlemde?
Esrarını gizleyerek gezinen renkler, kim bilir, hangi yanlış ateşten parladı?
Ve kirli ayaklar nerede, hangi gönül toprağını çiğniyor?
Gündelik gerçekler yıkım işini sürdürürken boşluğu kavrayan yüreğimi yokluyorum.
Her şey, yarım kalan bahçeden bir çığlık hâlinde yükseliyor.
Duygu ve düşüncelerimin bu çalkantılı anında...
Kapanan göz kapaklarımın dışında kalanlar, anlaşılmaz bir nostalji değil.
Nefesi kır çiçeği kokan rüzgâr, unutulan dost dağların selâmını iletmiyor.
Kuşlar, sürüler hâlinde artık semamızda dolaşmıyor.
Uyuyan sular, bazen gönülleri dalgalandıran bir fırtına koparıyor.
Kuruyan topraklar, sürekliliği yok etmek için bedel istiyor.
Bahar güneşiyle uyanan pembe zamanlar bile, hayatın kesitlerinden kötü izler taşıyor.
Bu yüzden gündüzün hasretini çeken gözler, dönüşü olmayan yollarda bile hiçbir yanını açıklamıyor.
Bir bahçe gibi sahiplendiğimiz her yerde oluşan toplum tablosunda hep bir parça eksik:
Sevgi.
Zamanımıza hükmeden para, değer ölçülerini bir başka doğrultuda oluşturuyor.
Değişim de karışıklık getiriyor.
Fakat...
Bir bütünlük içinde hayata ulaşmak için, uzakta tertemiz bir dünya.
Gördüğümde, duyduğumda, düşündüğümde, hissettiğimde yeniden gün yüzüne çıkmak isteyen ne kadar çok şey var.
Ve her şey bir arada.
Yenilenmediğimiz için her kapı yüzümüze kapanıyor.
Yaşamadan geçip giden hayatta duygular, düşünceler, hayaller, umutlar, sesler, renkler eksik.
Yarım kalmış yanı tamamlamak için atılan adımlar da yarım.
Ve yarım kalan her şey, sarsıcı dalgasıyla hafızamın yolunu çiziyor.
İçinde her şeyin bulunduğu ışık ve karanlık...
Problem ya yanlış seçimde ya da doğru seçimi tamamlayamamakta...