
GÜNLÜK HAYATTA HAYATIN GERÇEKLERİ
Nurkal Kumsuz
Günlük hayat, hayatın bir günle sınırlı dilimi ve sonsuzluğa uzayan yolun da sayısız basamağıdır. Her basamakta aşılması gereken birçok engelle karşılaşan insan; farklı tecrübe süzgecinden geçerek, kendisini en verimli duruma getirme imkânına kavuşur. Böylece tecrübelerini birbirine ekleyerek hayatı bütün boyutlarıyla kucaklayabilir. İşte, hayatın gerçekleriyle, hayatını daha iyi bin biçimde düzenleme ihtiyacı duyan insanın güç kaynağı. Kendisini hangi yönden geliştirmesi gerektiğini görerek günlük hayata hakkını verince; iyi, güzel ve doğru adına ne varsa, hepsi kaynağına kavuşur. Ölçülebilen zaman dilimindeki her şeyi kendi bütünlüğü içinde ele alınca herkes kendi yükünü taşımaya başlar ve yaşama gücü giderek artar.
Herkes, hayatın gerçeklerini günlük hayattaki yelpazesine göre biçimlendirir ve kendi amaçlarına uygun hâle getirir. İçinden gelen sonsuz bir hamle ile her şeyi kendisine rehberlik edecek şekilde de kullanır. Geleceğin dayanak noktası ana çizgileriyle böyleyken; bugün, alternatifsiz bir bakış açısıyla farklı görünümler meydana gelmiştir. Bazı şartların da etkisiyle hayatın gerçekleri öyle parçalandı ki, her birinin anlamı aşılacak köprüleri yıkacak boyuta ulaşmıştır.
Bu karmaşık yapıda onunla bütünleşen sıradan insanlar, toplumun zayıf bir halkası olmalarına rağmen gayet rahat yaşarlar. Donanımlı insanlar ise dünyanın yaşanacak daha iyi bir yer olması için çabalarken, hiçbir şey üretmeyenler yüzünden sıkıntıya düşerler. Fakat gerçek başarı için onlar, huzurlarının gölgelenmesine de razıdırlar. Goethe; “Hayatın nimetlerinin değerini bize öğreten ancak hayatın zahmetleridir.” derken, bu durumda bile huzurun elinden tutup yürümenin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak ister. Fakat yine de iyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı, çirkinle güzeli, gerçekle sahteyi birbirinden ayıramayınca önceden tahmin edilemeyen ve hayatın seyrini değiştiren engeller ortaya çıkar. Ekonomi, bilim, siyaset, sosyal, kültür vb. alanlarında çelişkiler, anlamsızlıklar ve sıradanlıklar kendine has şartlarıyla kökleşir. Yahya Kemâl, bir rubâîsinde; günler bizi aldıkça, bir güne sıkışan yanlışlıkların içindeki vefâsızlığa karşı sitem doludur:
“İkbâle geçen hayli taraftan öğülür
İdbare düşen de her taraftan söğülür
Âhir öğülen, öğen, söğen birlikte
Hep aynı değirmende karışmış döğülür.”
Günlük hayatta hayatın gerçeklerine ulaşmayı zorlaştıran unsurlar, insanın kendi hayatını yaşama hakkını da elinden alır. Çok şeyin çıkar, bencillik, sorumsuzluk ile biçimlenmesiyle hayatın kalitesizleştiğini gören Mehmet Çınarlı, bu durumdan şikâyetçidir:
“Çirkin, beton kutulardan toprakta bir yer kalmamış;
Paradan, puldan, dövizden başka bir değer kalmamış.”
Değeri değersizlik olan ve insanı çepeçevre kuşatan bu atmosferde, Mehmet Çınarlı’ya göre yapılan tek şey malesef “Erteleme”dir:
“Değişir belki zamanla: Gün ola, harman ola.
Hele biraz devam etsin, sonra düşüneceğim.
Doluya koysam almıyor, boşa koysam dolmuyor;
Çözüm bulabilmek için, sonra düşüneceğim.”
“Sonra”ya bırakılan değerlendirmeler, aslında hayatın anlamını belirleyen sebeplerden uzaklaşmaktır. Şair de bunu eleştiriyor. Çünkü, yaşadığımız ve yaşamadığımız her şeye bahanelere sığınmadan bakmak zorundayız.
Düşünce yapısına ve dünya görüşüne seslenen bu karanlık iklimde hayatın gerçekleri, ne zaman ve nasıl şekillendiği bilinemeden bütün zamana hükmeder. Bu durumda, Enis Behiç Koryürek’in mısralarında olduğu gibi hayatın anlamının saklı olduğu günlük hayatın iki yüzü farklı atmosferde akar:
“Şen günler bir kırlangıç
Gibi vuruyor kanat...
Kederli günler sanki
Kurulmamış bir saat...”
Geçmek bilmeyen zaman içinde hızla akan günler bir tarafa; bugün, çağın ilginç yanlarından biri de sürekli tüketen, tutkularının esiri olan, gösterişe dayalı yaşama biçimini özendiren, sahte ilişkilere dayalı ve anlamı giderek azalan bir hayat anlayışının gündemde tutulmasıdır. Diğer taraftan bütün hayat boyunca yaşanacak şeylerin temeli günlük hayatta atıldığı için, hayatın gerçekleri bir başka özlem ve ümit içinde sorumlu ve yürekli insanları beklemektedir. Ömer Hayyam, bir rubâîsinde, günün ihtiyacını karşılarken sahteciliğe aldanmamak için uyarıda bulunur:
“Dünyayı allar pullar boyarlar gözünü;
Aklı olan hor görür süsünü püsünü
Kimler geldi gitti, kimler gelip gidecek,
Al gitmeden alacağını, doyur gönlünü.”
Hayatın gerçeklerini arayışta sürekli çabalayan insan, günlük hayatı değerlendirerek hangi yol üzerinde yürüyeceğini belerler. Hayatın hangi gerçeklerinin hedefini besleyip beslemediğini bilerek, birtakım ayarlamalar yaptıktan sonra insanlığa temel kurar. Bu noktaya geldikten sonra zamanı kirlerinden arıtarak en büyük tehlikeyi de önlemiş olur. Sonrasında da düşünerek, hissederek, engelleri aşarak huzur içinde yaşar.