
AYNI YOLDA YÜRÜMEK
Nurkal Kumsuz
Hayat, dönüşü olmayan ve yürümek zorunda olduğun bir yoldur. Bu yol, insanın kendisiyle başlar ve kabullenişe göre anlam kazanır. Her günün şartlarına göre şekil ve yön değiştirerek kendini aramak ya da farklı derinlikler keşfederek aynı istikamette kendini bulmak, hayat yolunun genel havasını içine sindirip sindirememeyle ilgilidir. Çünkü aradığı zaman bulunamayacak şey, istenildiği zaman ulaşılamayacak yer yoktur. Yeter ki her yol ayrımında yön değiştirilmesin. Aynı yolda yürümek için neyin arandığı ve nereye gidilmek için yola çıkıldığı bilinsin yeter.
Zihne yerleştirilen ve ulaşılmak istenen hedef için tutulan yol büyük önem taşır. Hayatı kaynağından kavrayarak sonuna kadar gitmek ile heyecansız, korku içinde sık sık değişiklik aramak arasında sadece küçük bir fark çizgisi var. Yaşayan her insanın önünde çıkmazlara düşüren ya da tıkanıklıkları açan yollar uzayıp gider. İhtiyaca göre günübirlik olağan anlayışın, duruma göre belirli bir olgunluk imtihanının bariz sonucu sayılabilecek şu örnek ne kadar dikkat çekicidir: Adamın biri gurbete gitmiş. Memleketin yabancısı olduğu için yolunu kaybetmiş. Nereye gideceğini bilmeden dolaşırken karşılaştığı birine: “Hemşerim, bu yol nereye gider?” diye sormuş. O da kendinden emin bir tavırla kestirme bir cevap vermiş: “ Ben kendimi bildim bileli bu yol hiçbir yere gitmez. Öylece durur.” Görünüşte öylece duran bu yol aslında insan hayatında sahip olunan bir ufuktur. Herkes kendi bakış açısıyla hayatındaki yol anlayışını ortaya koyar. Belirlenen hedefe göre yol; bazen gaye, bazen sığınak, bazen de bir vasıtadır. Şartları ve amacı ne olursa olsun, kendine has meziyetleri değerlendirme imkânı bulur; hedefe ulaşma çabası veya zamanla takındığı tavır hangi yolun yolcusu olduğunu gösterir. Fakat, önemli olan yolunu kesin olarak tespit edip kararlı ve istikrarlı adımlarla yürüyebilmektir.
İnsanı harekete geçiren kuvvet ideal ölçülerse kendi yolunda, yani aynı yolda yürür. Çekilen sancılardan sonra da inancı sarsılmaz. Bağlı olduğu değerlere daha sıkı sarılır. Fikrî ve ruhî gelişmeleri değerlendirip bir olgunluğa erişemeyenler ise nereye gideceğini bilemeden yanlış yola sapar. Haksızlık, umursamazlık, zorluk karşısında tahammülsüz olur; çözülür. O zaman kısa, kestirme yolları tercih eder. Zaman hatalı ilerlerken değişen şartlara göre kendini hazırlayamadığı için yolunu şaşırır. Bazen de yeni bir şey katamadığı için aynı yolda yürümek anlamsız gelir. Hedefsiz, kararsız adımlar; hayatı büsbütün çekilmez yapar.
İç dünyasını keşfe yönelen, ferdî gelişmeyi engelleyen bağlardan kurtularak kendini bulan insan; bütün gücünü kullanarak her şeye rağmen aynı yolda yürümek için direnir. Beklentileri sırtlayarak, kimseden medet ummadan ve meydan okuyarak ilerler. Başarısızlıklardan sonra da gerekli çabayı göstererek engelleri aşmayı yeniden dener. Direniş gücü, hiçbir zorluktan yılınmayacağını gösteren umutlandırıcı çalışmadır. Aynı yolda yürüyerek, başkalarını iyiye, güzele, doğruya yöneltir.
Kazandığı tecrübeyle kendini daha iyi tanıyan insan anlar ki, hayat yolu, düz bir çizgi halinde uzayıp gitmez. Aşılması gereken her yol çetin, hedefe giden her yol dikenli. Ve bilir ki; doğru adımlarla yürüyünce o yolun sonu aydınlıktır.
Aynı yolda yürümek bağnazlık değil, hedefe ulaşma ısrarıdır. Yol değiştirdikçe şartlar insanı başkalaştırır. İnsan çözülür ve her şeyden önce kendine zarar verir. Bu bakımdan zorlayıcı, engelleyici faktörlere rağmen hep aynı yolda yürüyen, bir amaç çerçevesinde hareket eden, hedefe ulaşmak için her şeyi göze alandır. Çünkü aynı yolda yürüyen, arayan ve bulduğuyla daha iyi olan insandır.
Nerede, nasıl başlarsa başlasın; nasıl gidilirse gidilsin hayat sadece bir yoldan ibarettir. İçindeki ihtirasa tutsak olanlar tükenerek yolu erken terk ederler. İçinde yüce idealleri yaşatanlar ise aynı yolu genişleterek, derinleştirerek yürürler; geleceğin dünyasını bugünden kucaklarlar.