“Mağusa Limanı limandır, liman aman amman
Beni öldüren de yoktur din iman…”
Türküsüyle hafızalarımıza kazınan Şenay Aybüke Yalçın yani Aybüke Öğretmen, 8 yıl önce 9 Haziran 2017 tarihinde şehit düştü.
Ölümünün ardından her yıl “hain”, “alçak”, “kalleş” teröristlere lanet okundu.
Bu yıl hariç…
Bu yıl geçmiş yıllarda “hain”, “alçak”, “kalleş” teröristleri lanetleyenler, ya “hain”, “alçak”, “kalleş”i unuttu ya da Aybüke Öğretmen’i.
Peki, değişen ne?
Değişen, konjonktür.
Dün konjonktür gereği “hain”, “alçak”, “kalleş” diyenler bugün terörün “t”sini anmıyorsa, bunun nedeni, konjonktür.
Konjonktür değişince siyasilerin söylemi de değişiyor.
Aslında bu konudaki en çarpıcı örnek 2023 yerel seçimlerinde muhalefeti terör örgütüyle işbirliği yapmakla suçlayanların bugün durdukları yer…
Dün montaj videolardan medet umanlar bugün kameralar önünde yan yana durmaktan, “demli” çay esprileri yapmaktan geri durmuyor.
Çünkü artık “Terörsüz Türkiye” sürecindeyiz.
Peki, “Terörsüz Türkiye” kötü bir şey mi?
On binlerce insanımızın canına mal olan, yoksul halkımızın yoksulluğunun en önemli sebeplerinden biri olan terörün bitmesinden daha güzel bir şey olur mu?
Olmaz, olmamalı da…
Ama dün yaşadıklarımız bugün karşılaştığımız tabloya kuşkuyla bakmamıza neden oluyor.
Hatırlayın, çözüm sürecini.
Teröristler kentlerin sokaklarına bombalar yığarken askerimiz, polisimiz görmezden geliyordu.
Bizzat Recep Tayyip Erdoğan, “Dokunmayın” talimatı verdiğini söylüyordu.
Sonra Selahattin Demirtaş çıktı, “Seni başkan yaptırmayacağız” dedi ve bir anda her şey ters yüz oldu.
O hendekleri temizlemek için yüzlerce askerimiz, polisimiz şehit oldu.
Bugün de benzer kaygıları taşıyoruz.
Yarın başka bir Selahattin çıkıp da “Seni başkan yaptırmayacağız!” derse ne olacak?
Sürecin başarılı olabilmesi için iktidarın öncelikle bu konuda insanların tereddütlerini ortadan kaldırması gerekiyor.