Adliye koridorlarında yüreğimi yakan konulardan biri suça sürüklenen çocuklar…
Suça sürüklenen çocuklar gibi mağdur çocuklar da çıkıyor kimi zaman karşımıza…
Bugün de mağdur bir çocuğun davasını takip ettim.
Sanıkların kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve müstehcenlik suçlamasıyla hakim karşısına çıktığı davaya mağduru temsilen avukatı hazır bulundu.
Yapılan yargılama sonucu sanıklardan O.Ş. toplam 20 yıl hapis cezası aldı.
Sanığın iddiası mağdurun yaşı konusunda yalan söylediği ve rızası dahilinde birlikte olduğu yönündeydi.
Sanık avukatları ise savunmalarını mağdurun yaşam tarzı üzerinden yaptılar.
İddiaya göre; mağdur sokakta, sosyal medyada birileriyle tanışıyor, arkadaşlık kuruyor, yaşını büyük söyleyip sonrasında da istismar iddiasıyla şikayetçi oluyordu.
Elbette burada küçük yaşta çocuklarla birlikte olan şahısları savunacak değilim ama iddiaların doğruluğu üzerinden bazı sorular sormak gerekiyor.
Görülen ailenin çocuk üzerinde bir yaptırımı yok.
Çocuk her fırsatta kendini sokağa atıyor.
Yeni kişilerle tanışıyor.
Sonrasında yeni yeni davalar açılıyor.
Benim takip ettiğim davada sanık toplamda 20 yıl ceza aldı.
Avukatların öne sürdüğü şekilde kaç dava var, sanıklar ne kadar ceza aldı bilmiyorum.
Görülen o ki mağdur birçok kez mağdur sıfatıyla dava konusu olmuş.
Bu durumda karşımıza iki seçenek çıkıyor.
Birincisi mağdur çocuk yaptıklarının sonuçlarını hesaplayamıyor.
İkincisi ise sanığın da ifade ettiği gibi davadan vazgeçmek için son model telefon ve para istiyor.
Her iki durumda da devlet mutlak ve mutlak devreye girmeli.
Hem çocuk hem de potansiyel sanıklar için devreye girmeli.
Eğer bu çocuk yaptıklarının sonuçlarını hesaplayamıyorsa koruma altına almalı, zarar görmesini önlemeli, tedavi edilecek bir durumu varsa tedavi ettirmeli…
Yok yaptıklarının sonuçlarını hesaplıyor ve bunu da bilinçli olarak yapıyorsa bu kez devlet, sokaktaki diğer insanlar için devreye girerek o insanları bu çocuktan korumalı.