Tarih, tarihten ders almayanlar için tekerrür eder.
Son günlerde gizli ya da açık verilen mesajlar;
Yaygın medyadaki komplo tartışmaları;
Suçlamalar;
Gizli tanıklar;
Gösteriyor ki, ülkeyi yönetenler tarihten ders almamış, almak gibi de bir niyetleri yok.
Yoksa kesintisiz 22 yılın ardından;
Elimizde koskoca bir sıfır var.
Susurluk skandalını, FETÖ ihanetini yaşamışken;
Gündemimizde yine komplo iddiaları var.
İşin acı tarafı ders alınmadığını, yanlışta ısrar edildiği herkes tarafından da biliyor.
Sadece isimler değişti.
Dün FETÖ devlet kademelerinde ağırlık kazanmıştı, bugün farklı isimler altında farklı yapılara yol veriliyor.
Doğal olarak da devlet içinde kendisine yol bulan yapılar, güçlendiklerini hissettikleri anda iktidar savaşlarına başlıyor.
Çözüm devletine aidiyet duymayan hiç kimsenin devlette görev almaması.
Daha net bir ifade ile adı ne olursa olsun bir cemaate, tarikata ya da başka bir yapıya aidiyet duyuyorsa o kişinin kamuda işi olmamalı.
İsteyen gitsin istediği cemaatin müridi olsun hiç sakıncası yok ama bir şeyhin müridi olarak da kamuda işi yok.
Vakti zamanı geldiğinde devletin memuru karşısındaki güç kim olursa olsun; devletini düşünür, kanunların gereğini yapar.
Cemaatin müridi ise kendisine verilen talimatın gereğini…
Peki, ne yapmalı?
Çözüm basit:
Cemaatlerin, tarikatların hatta siyasi partilerin referansı ile gelen hiç kimse polis, asker, hakim, savcı yapılmamalı; başta bu görevler olmak üzere kamuda işe alımlarda adaletli bir sınav sistemi uygulanmalı, referansı olan değil hak edenler atanmalı.
Bulundukları makamlara hakkıyla gelen insan hiç kimseye, hiçbir yapıya bir diyet borcu olmadığı için sadece görevinin gereğini yapar.
Şahıslara değil, kanunlara bağlı kalır.