TÜRK-İŞ geçtiğimiz ay açlık sınırını açıkladı.
Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 29 bin 828 lira…
Dün de 2026 yılı için geçerli olacak asgari ücret açıklandı.
Bir emekçinin bir aylık emeğinin karşılığı 28 bin 75 lira 50 kuruş…
Yani asgari ücretli bir çalışanın olduğu dört kişilik bir ailenin doyabilmek için 1.752 lira 50 kuruşa daha ihtiyacı var.
Asgari ücretli 28 bin 75 lira 50 kuruşluk ücretini 2026 yılının şubat ayında alacak.
TÜİK’in Kayserililerin zekasını anlatmak için kullanılan “alırken mi satarken mi?” hesabı gibi ihtiyaca göre değişen rakamlarıyla bile bu fark şubatta daha da açılacak.
Yani emekçinin sofrasından birkaç ekmek daha azalacak.
Ekmek azalacak azalmasına da bunun içinde ev kirası yok, elektrik faturası yok, yakıt parası yok…
Velhasıl karın tokluğundan başka hiçbir şey yok.
Ama sorun da yok.
AK Parti İstanbul Milletvekili Nilhan Ayan koluna 1.2 milyon liralık saat takıyor. (Haber Temmuz ayında yapılmıştı, bugünkü fiyatını bilmiyorum)
Ayan takar da AK Parti Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu takmaz mı?
Onun da saatleri çok konuşulmuştu.
Son olarak İYİ Parti’den AK Parti’ye geçen Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu’nun saati gündeme geldi.
Saat dediğime bakmayın Hatipoğlu, bizim gibiler için Kayseri’de üç daire değerinde, 9,2 milyonluk saat takıyor.
9.2 milyon lira…
Yazıyla dokuz milyon iki yüz bin lira…
Bir başka ifade ile bir 320 asgari ücret…
Bir asgari ücretlinin o saati almak için yemeden içmeden tam 26,5 yıl çalışması gerekiyor.
Bir saat için 26,5 yıl, yeter mi?
Asgari ücretlinin 26,5 yıllık emeğinin karşılığını koluna takan biri çocuğuna okul pantolonu alamadığı için Kocaeli Hereke’de canına kıyan babayı anlayabilir mi?
Ya da Kayseri’de çöpten atık toplayarak hayatta kalmaya çalışırken, pencereleri naylon kaplı evde karnındaki bebeği ile yoksulluk içinde hayatta tutunamayan Ayten Bulut’u…
İşte bizim sorunumuz bu: Kolunda asgari ücretlinin 26,5 yıllık emeğini gururla taşıyanlar, emekçinin alın terinin ederini belirliyor.
