Gariplikler ülkesiyiz.
Milli Eğitim Bakanı, milletin meclisinde “Çatlasanız da patlasanız da” diyerek, tarikat ve cemaatleri savunur.
Milletin kendisine verdiği yetkiyi tarikat ve cemaatlerle paylaşır.
Sorun olmaz.
“Milli ve manevi” değerlere saygılı yandaş medyanın gündüz kuşaklarında, hiçbir senaristin aklına dahi getiremeyeceği çarpık ilişkiler, ahlaksızlıklar günlerce konuşulur.
Sorun olmaz.
Peki, ne sorun olur:
Türkiye’yi kuşatan;
Resmi kurumlarda cirit atan;
Dini ticarete dönüştürüp, holdingleşen tarikat ve cemaatleri konu alan dizi çekerseniz sorun olur.
Oldu da…
Fox TV’de yayımlanan “Kızıl Goncalar” adlı diziden tarikat ve cemaatler rahatsız olunca, RTÜK devreye girdi.
Diziye “toplumun milli ve manevi değerlerine” aykırılık iddiasıyla yüzde 3 idari para, 2 kez de program durdurma cezası verdi.
Her türlü ahlaksızlığı normalleştiren gündüz kuşağı “milli ve manevi değerlere” uygun ama Türkiye’nin bir gerçeği olan tarikat ve cemaatleri konu alan dizi çekmek, “Milli ve manevi değerlere” aykırı…
Şaşırdık mı?
Hayır.
Bürokrasiyi ele geçiren;
Askeriyeye, emniyete yerleşmeye çalışan;
Siyaseti dizayn etmek için gayret gösteren bu yapıların sadece dini bir yapı olduğunu düşünmek, böyle kabul etmek en hafif ifadesi ile saflık olur.
Emin olun ki; Türkiye nasıl günü geldiğinde FETÖ gerçeği ile, acı olaylar yaşayarak yüzleştiyse, bu yapılarla da er ya da geç yüzleşecek.
Önemli olan bu ülkeye aynı acıları yaşatmamaktır.
Bu yapıların dini boyutu kendilerini bağlar.
Ama olay devlet olunca durum herkesi ilgilendirir.
Komutanı yerine şeyhinden emir alan subay;
Müdürü yerine ‘imam’ın dediğini yapan polis;
Devlet yerine tarikata bağlı vali;
Dün bu ülkenin başına bela oldu, yarın yine bela olur.
Tarihin tekerrür etmemesi için popülist politikalara değil, akılcı yaklaşımlara ihtiyaç var.
Bu ülkede bir şey yasaklanacaksa, o söz konusu olan dizi değil devleti ele geçirmeye çalışan sermayesi din olan yapılardır.