
ÜMRAN'DAN UYGARLIĞA MI, ÜMRAN'DAN HELÂKA MI?
Mehmet Özmen
Anlamazsın çocuk...
Anlayamazsın neler olup bittiğini elinle yüzünü sildiğinde eline bulaşan kana bakarsın ve anlayamazsın neden aktığını o kanın kimin akıttığını üzerine yağan bombaları anlayamazsın sen çocuk.
Senin Ortadoğu’da doğmanın nasıl ve nice bir kader olduğunu anlayamazsın.
Doğduğun toprakların altındaki o kara sıvının gökyüzünden üzerine yağan bombalarla kan olarak aktığını anlayamazsın sen çocuk. Sen çocuk; göklerin melekûtunda yaşarken yetişkinlerin nasıl kirlendiğini anlayamazsın. Şaşırmış gözlerle bakmak düşer senin hissene yalnızca...
Haklısın şaşkın bakışların senin masumiyetin çocuk...
Çünkü kirlenmiş yetişkinler şaşırmıyorlar.
Şaşırma duygusunu yitirmek çok kötü çocuk, çok kötü...
Kötülüğe alışmak demek şaşırma duygusunu yitirmek...
Bu fotoğrafın, tıpkı sahile cansız bedeni vuran Suriyeli akranın gibi, tıpkı bir akbabanın başında beklediği Afrikalı açlıktan ölmek üzere olan akranın gibi birkaç gün gündemde kalacak belki de ödül alacak fotoğrafın...
Ama hepsi o kadar be çocuk...
Hepsi o kadar. Sana sarılmak isterdim çocuk... Seni sarmalamak...
Akşam soframızda birlikte yemek yemek isterdim be çocuk...
Gece üzerini örtmek isterdim...
Güzel bir güne uyanmanı o kadar çok isterdim ki çocuk...
Sen bizi bağışla çocuk.
Sen bağışlamazsan eğer biz helâk olacağız çocuk...
Biz helâk olacağız... Senin gözyaşların bizi helâk edecek çocuk...
Ya da en iyisi mi sen bizi bağışlama çocuk. Sakın bağışlama en doğrusu belki de bu çocuk bağışlamaman...
Bağışlama bizi ki o yorgun o argın o kirli o kanlı ve şaşkın halin çıkmasın yüreğimizden...