Mazhar Gündoğ

SEVGİDEN YOKSUN OLMAK

Mazhar Gündoğ

SEVGİDEN YOKSUN OLMAK

                İnsan, onca telaşın, kaygının ve meşaggatin tesiriyle ana gayesinden uzaklaşabiliyor. Tuhaftır ki uzaklaştığının farkına bile varmadığı zamanlar oluyor.

                Sahip olduğu paha biçilmez değerleri anlık kazançlar ve menfaatler elde etmek için haybeden kaybettiğini bile umursamıyor.

                Yani bin lira verip, bir lira kazanıyor, buna da kazanç sanıyor.

                İtibar, ahlak, inanç ve zaman gibi değerlerin ise para ile satın alınabilmesi elbette mümkün değil.

                Ama maddi kazanç, makam, mevki gibi tamamen ve sadece dünyalığı tarif eden görünür zenginlikler uğruna sermaye edilen ahlak, inanç, sağlık ve itibar gibi değerlerin geri kazanımı hiç de kolay olmuyor.

                Hele sevgi…

                Dünyanın dengesi diyebileceğimiz,

                İmanın mekanı sayabileceğimiz,

                İnancın kurumaz pınarı olan,

                İnsanı insan yapan o mukaddes değere gelince, çok daha derinden ve inceden düşünmek gerekiyor.

                Çünkü sevgi insanın ruh zenginliğinin ana sermayesi, fiziki varlığının mihrabı, ibadet duygusunun ilham kaynağıdır.

                Sevgi eşref-i mahlukat olabilmenin olmazsa olmazıdır.

                Sevgi yoksunluğunun insanı canavarlaştırdığı ise şüphe götürmez bir gerçektir.

                Keza paradan zengin, sevgiden fakir olmak lanetlenmişliğin en bariz belirtisidir…

                Baharda kabaran toprağı, topraktan fışkıran kardeleni, keyiften dört köşe olan muhtelif böcekleri, kuşları ve onların ruha hitabeden ötüşlerini, rengarenk çiçekleri sevmemek mümkün müdür?

                Dalında patlayan tomurcuğu, onun meyveye dönüşmesini, sabahın seher vaktini, akşamın tan kızıllığını, gecenin mavi karanlığını yaşayıp da sevginin sımsıcak koynundan ayrılmak o kadar kolay mıdır?

                Bütün bu güzellikleri fark ederek yaşayıp, doya doya içine çekerek, bütün bu güzelliklerin bir yaratıcısı olduğunu düşünmemek elbette söz konusu olamaz.

                Ve yüreğindeki sevginin tesiriyle güzelliklerin farkına varabilen insan, yüce yaratıcıya daha fazla yaklaşır, inancı sıkılaşır, itikatı tamlaşır.

                Oysa sevgisizlik insanın ruhunu köreltir.

                Güzellikleri göremez eder.

                Güzel sesleri duyamaz eder.

                Şarkılar, kuş cıvıltıları, dere şarıltıları, yağmur sesleri ve ezanlar sevgiden mahrum olanların kulaklarına ulaşmaz.

                Sevgisizlik inadın, doğruya kapalılığın, düşmanca duyguların, kıskançlığın, gaspın, hilenin, çalıp çırpma duygusunun, öldürüp yok etme arzularının besin kaynağıdır…

                Ve ne yazıktır ki, son zamanlarda sevgi pınarlarının, tıpkı çoban çeşmelerinin kuruduğu gibi birer birer kurumaya başladığı günlere uyanıyoruz.

                Coğrafi iklimin küresel ısınmanın tesirinde olduğu gibi, insani iklimin de küresel sevgisizliğin etkisinde asrın en kurak günlerini geçirdiğine şahit oluyoruz.

                Sevginin kaynağını besleyen bütün güzellikler sönüyor, ışıklar kararıyor, sesler susuyor, kanallar kuruyor.

                Eğer tedbir alınmazsa, belli ki kainat yok olacak.

                Tesellimiz o ki yeryüzünde tek bir yürek bile sevgiyi barındırmayı başarabilmişse bünyesinde; o dünyaya kıyamet asla kopmayacak…

                Onun için diyorum ki;

                İktidarda kalabilme, koltuğa sahip olabilme ya da daha yükseklere çıkabilme adına insanlığa kin ve nefreti sunanlar!

                Alkış tufanlarının gürültüsünden kuş seslerini duyamaz olanlar.

                Deste deste para balyalarının üzerinde oturabilmek için milleti kamplara ayırıp, aralarına nifak ve düşmanlık tohumları ekenler!

                Daha kolay ve fazla kazanabilmek için başkalarının ölümlerinden, ölenlerin yakınlarının acısından tüyleri bile kıpırdamayanlar!

                Kazancınız gibi görünen küçük dünyalıklarınızın aslında hakiki dünyada cehennem ateşiniz olacağını ne zaman fark edeceksiniz?

                Kazandığınızı sandığınız o mevkiinin, makamın, maddi varlıklarınızın, saltanatınızın kıyametinizin de habercisi olduğunu neden idrak edemiyorsunuz?

                Saltanatınızın ve servetinizin, başınıza kopmaya hazır kıyamet felaketine engel olamayacağını neden bilmiyorsunuz?

                Çünkü sevgi fakirisiniz…

                Sevgiden yoksun yüreklerin Allah’ı zikretmesi nasıl mümkün olabilir ki?

Yazarın Diğer Yazıları