Mazhar Gündoğ

ÖRNEK DEVLET ADAMI

Mazhar Gündoğ

ÖRNEK DEVLET ADAMI

                12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum neticesinde Anayasa Mahkemesi de yapısal değişikliğe uğramıştı.

                Anayasa Mahkemesinin Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün görev süresi ve yeniden seçilebilmesinin önünü açan kararı belli ki birçok kimsenin ve kesimin dikkatinden kaçmış.

                O kararın Devletimizin geleceği açısından ne kadar önemli olduğu yeni yeni anlaşılıyor.

                Sayın Abdullah Gül’ün “Ben tekrar aday olacağım” demesi halinde şimdiden Başbakan Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı ilan edenlerin nasıl pozisyon alacakları de merak konusu.

                Elbette hukuki statüsü şartlara uygun olan her Türk vatandaşının Cumhurbaşkanı olma hakkı vardır.

                Ama MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin geçen hafta grup konuşmasında Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olamayacağı şeklindeki açıklaması, MHP’nin bu konuda ne kadar net olduğunu gösterdi.

                CHP’nin bu konu ile ilgili tutumunun henüz vatandaş tarafından iyice anlaşıldığı kanaatinde değilim.

                Hatta mevcut anlaşılmaz tutumuna devam etmesi halinde Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına giden yolda önünü açabileceği kanaatimi hala devam ettiriyorum.

                Ağustos ayında gerçekleşecek seçimle ve ilk defa seçmenin sandığa giderek seçeceği yeni Cumhurbaşkanı’nın kim olacağı elbette çok önemli.

                Zira Barzani’nin gücü yetse, elinde olsa hemen Öcalan’ı serbest bırakacağı yönündeki açıklaması;

                Gülten Kışanak’ın Diyarbakır’dan çıkan petrolden pay isteme bahanesiyle özerklik arzularını kontrollü ve sistemli bir şekilde dışa vurması,

                PKK’nın hızlanarak devam eden terörle siyasallaşma sürecindeki fütursuzluğu,

                Ve bütün bunlar karşısında AKP’deki derin suskunluk…

                Ayrıca ABD’nin yine Nisan ayına mahsus malum parodisi ve meşhur Ermeni sözde soykırımı meselesinin sözde kabulü…

                İlaveten Türkiye’nin Suriye’de muhalefete verdiği destekle toplu katliamların sorumlusu gibi gösterilerek dış dünyada zorda bırakılması için yapılan çalışmalar…

                Milletimizin kafası karman çorman olmuş durumda.

                PKK’ya verilen tavizler, işledikleri suçların hukuken takibe alınmaması,

                Cumhurbaşkanı seçimlerinden sonra demokratik haklar ve ileri demokrasi ambalajlarıyla gündeme taşınacağı söylenen özerklik,

                Genel af ile serbest bırakılıp Nobel Barış ödülüne aday gösterileceği dillendirilen Öcalan’ın durumu ve buna benzer konular PARALEL YAPI kavramı ile ısrarla gölgede bırakılıp milletten gizlenmek istenmektedir. Bu hususlarla ilgili AKP iktidarının tutumu elbette Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin önemini kat kat artırmaktadır.

                Her zaman olduğu gibi yine tavrını en net açık ve anlaşılır biçimde ortaya koyan MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli olmuştur.

                Nasıl ki Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olamayacağını açıkça söylediyse;

                Aynı net tavrını 15 Nisan Salı günkü grup konuşmasında bu defa Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Suriye’de terör olaylarını destekleyerek toplu katliamlara sebep olmakla itham eden raporlara karşı göstermiştir. Sayın Bahçeli Hükümete karşı muhalefet görevini yapmanın ayrı bir görev olduğunu; ama asla Türk devlet geleneğinde geçmişte olmamış, gelecekte de olmayacak toplu katliam, terörü desteklemek gibi fiillerin Hükümetimiz tarafından işlendiğini kabul etmeyeceğini de ifade etmiştir.

                İşte devlet adamına yakışan tavır budur. Dış mihraklı saldırı cephelerinden yapılan atışlara karşı kendi hükümetinin şahsında, aslında Devlete sahip çıkma anlayışı örnek alınmalıdır.

                Bir kez daha anlaşılmıştır ki, AKP’nin ve CHP’nin MHP’yi ve Sayın Bahçeli’yi anlayamama problemleri vardır.

                Ya da ısrarla ve inatla anlamama gayretleri…

Yazarın Diğer Yazıları