Mazhar Gündoğ

BİZ , ONLAR VE DİĞERLERİ

Mazhar Gündoğ

BİZ , ONLAR VE DİĞERLERİ

Benim yaş grubumda olanlar 27 Mayıs ihtilaliyle ilkokula başlayıp, 12 Mart muhtırasıyla
liseyi, 12 Eylül ihtilaliyle de üniversiteyi bitirmişlerdir.
Yani bizler demokrasiye üç defa askeri müdahalenin yapıldığını bizzat yaşayanlardanız.
Bir de 28 Şubat'taki demokrasiye balans ayarını...
Bu konuya neden dokundum?
Çünkü yıllarca vatandaşlarımızın Demirkıratçı- Halkçı, Sağcı- Solcu, Faşist- Komünist,
Laik- Şeriatçı, Sunni- Alevi etiketlemeleriyle birbirine zıt hale nasıl getirildiklerine şahit olduk.
İnanın bu ayrımcılıkların ve ayrım projelerinin tamamının arkasında çok uluslu sermayeler
ve o güçlerin yerli uzantıları vardı.
Siyasal, etniksel veya mezhepsel bölünmelerin tamamından sermaye çevreleri karlı çıktı.
Silah kaçakçılarının, imar rantçılarının ve banka soyguncularının yıldızları hep önemli
kamplaşmalar ve ayrışmalar ile parladı.
Vatandaşlarımız mensup oldukları cenahın kavgasını cansiperane verirken, kendi
kendileriyle uğraşırken "canbaza bak" üçkağıdına düştüklerini farketmediler.
Elbette atı alan Üsküdarı çoktan geçti.
1960 da Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın canları üzerine saltanat kuranlar;
1971 de ihtilalle iktidarı ele geçirme arzusundaki Cunta'nın Deniz, Yusuf ve Hüseyin'in
idam sehpalarına gönderilmelerine sebep olmaları;
1980 de Ali Bülent Orkan'ların, Mustafa Pehlivanoğlu'ların ve onlarca gencin canları,
binlercesinin işgencelere maruz kalan vucutlarının çektiği acıların üzerinden Kapitalizmin önünün
açılmasına sebep oldular.
Yani, milletimizi "BİZ ve ONLAR" olarak bölmeyi, kamplaştırmayı başardıkları her zaman
daima "DİĞERLERİ" kazandı.
O diğerleri doksanlı yıllarda orta Avrupa'yı Müslüman kanına doyuranlar;
Irak'ı işgal ederek Müslüman imhasını gerçekleştirenler;
Tunus, Mısır ve Libya'da Müslümanı Müslümana vurduranlar;
Suriye'de bitmez bir kardeş katliamını başlatıp asla bitirmeyenlerden başkası değil elbette.
Son zamanlarda ne yazık ki ülkemizde de bu korkunç planın belirtileri kendini göstermeye
başladı.
Öncelikle medyadaki bölünmüşlük çok tehlikeli boyutlara ulaştı.
Şimdi, hükümet yanlısından da öte, "Başbakan yanlısı" denilen bir medya anlayışı ön
plana çıktı.
Bir de O'nun karşıtları...
Yani yine "BİZ ve ONLAR "
Başbakan yanlısı tabiri elbette bana ait bir tabir değil. Çünkü o grup medyada yer alan bütün
programcı veya program katılımcısı olanlar açıkça kendilerini "Başbakanın yanında veya arkasındakiler"
olarak ifade ediyorlar.
Kendilerinden olmayan medya mensuplarını da "ONLAR" olarak niteliyorlar.
Onlar kim? Paralel medya, solcu medya, muhalif medya v.s.
Elbette medyada var olan "BİZLER ve ONLAR" ayrımı, gazete okuyan, TV seyreden kitleleri
de etkileyerek tabanda bir bölünmeye sebep oluyor.
Bu bölünme Başbakancı ve Başbakancı olmayanlar şeklinde büyüyor.
İşin öznesinde AKP yok, Abdullah Gül yok, Bülent Arınç yok, hükümet yok. Sadece
Başbakan var. Bir de onlar...
Bir tarafta "kim Başbakana yan bakarsa o göz çıkartılmalı, laf söylerse o dil kesilmeli,
zira Başbakana muhalif olmakla ihanet aynıdır" mantığı. Diğer tafarta da "Başbakan ne yaparsa yapsın
muhalefet etmek gerekir" bakış açısı.
Elbette "DİĞERLERİ" ellerini oğuşturarak kıs kıs gülmeye başladılar. Küresel güçler Türkiye'yi
böyle bir kamplaşmaya hızla sürükleyerek oluşacak zaafiyet bölgesinden nasıl menfaatleneceklerinin
ince ayarlarıyla meşguller.
Allahtan bu ülkede bir de "BİZ ve ONLAR" demeyen, "DİĞERLERİNİ" sevindirmeyen, etnisitesi,
mezhebi, siyasal tercihi ne olursa olsun bütün vatandaşlarımızı tek çatı altında gören TÜRK MİLLİYETÇİLERİ
var...

Yazarın Diğer Yazıları